Ali Lale

Ali Lale

ali.lale@outlook.com.tr

Toplum, hukuk ve devlet

05 Eylül 2022 - 16:18

Toplumu huzur ve güven içinde yaşamasını sağlayan en büyük faktör hukuktur. İster beşeri hukuk isterse şeri hukuk olsun, işletilmedikten sonra hiçbir anlamı olmadığı gibi, toplumun idaresini de aşiret ve yada beylik sistemin dışına da çıkaramazsınız.
 
Sosyal alanda bütün zaaflar hakkıyla hukuk işletilmeyerek ve adalet tesis edilmediğinden dolayı kaynaklanmaktadır.  Hukuk işletilmediğinden vicdanlar kanarken ilgililere karşı yüreklerde beddualar yapılırken, kin ve öfke büyüyerek sosyal barışa olumsuz yönde gelişmesine sebebiyet verir.
   
Toplumun ihtiyacını karşılayacak sosyal adaleti sağlayacak bir hukuk metnine ulaşmak içinde hukukun işletilmesi gerekir. İşletilmediği zaman hangi hukuk kuralı daha uygun olacağını kestiremezsiniz ve güncelleme yapamazsınız. 
               
Bugün bir sorun varsa sorun kökünde hukuksuzluk vardır. Ekonomide sıkıntı varsa bu sıkıntının kökünden hukuksuzluk vardır. Sosyal barış sağlanmıyorsa yine bunun sebebi hukukun işletilmediğidir.  Hukuksuzluk iliklerimize işlemiştir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana biz bir hukuk devlet anlayışını hazmedemedik. Neden diye sorarsanız. Müslüman ülkeleri ne İslam dininden nasiplenmişler ve nede batı kültürünü adaletini benimsemişler. Toplum olarak inandığımız gibi yaşantımıza dizayn etmiş olsaydık; örneğin şu hadisin gereğini yapmış olsaydık “Kendi nefsi için istediğini mümin kardeşi içinde istemeyen (kâmil) mümin olamaz”.

Bu hadis bizlere sosyal alanda birçok sorunun çözümünü sağlayan önemli bir anahtar görevini görmektedir. Bu aynı zamanda toplum bireylerinin herkesin hukuk karşısında eşit olması demektir. İmtiyazlı kişi ve sınıfları kabul etmeyen herkesin hukuk karşısın da eşit olması gerektiğini ifade edilmektedir. Bireylerinde bu konuda hassas davranması gerektiğinin anlamını vermektedir. Çünkü kendi nefsine yapılmasını istediğin bir şeyi kardeşin içinde istemedikçe tam inanmış olamazsınız. Müslümanlar için bu ağır müeyyidenin nedeni, toplumda kardeşliğin yayılması, güvenin artması ve adaletin tesis edilerek insanlara yaşanabilecek bir hayat sunmaktır. Sosyal barışın sağlanması, vicdanların rahatlatarak insanların güven içinde yaşamasıdır. Devlet örgütünün de gerçek amacı da bu değil mi?

Bu toplumun tüm sıkıntıları bir hukuk kültürüne kavuşmamasıdır. Bunu bir türlü kazanmamanın nedenlerden biri de imtiyazlı sınıfların ağır basmasından ileri gelmektedir. Dün İstiklal Mahkemeleri hukuk işletilmeden insanlar idam edilirken, sonradan başörtü yüzünden ifade alınmadan eğitimine son verilirken, bu hangi hukuk kuralıyla yapılıyordu.  Daha sonra asker tarafından hukukçulara brifing alınması ve yönlendirilmesi dönemini de gördük kısacası eğitimle sağlanması gerekli olan hukuk kültürünü bir türlü kazanamadık.
 
Bugün siyasetçiler topluma hikâyeler anlatıyorlar. Siyasetin başına kim gelirse gelsin kendi zararına olsa bile hukuku işletilmediği müddetçe bu toplumun kurtuluşu olmayacaktır. Kurtuluşu toplumun; inancına, kültürüne yaşam tarzına uygun kanunlar ve bunu işletilmekle kurtuluşa ve güvene ulaşabilirler. Aksi takdirde kendisiyle çelişen yönetim anlayışlarıyla sürekli karşı karşıya kalacağız. 

Aslında bu konu bir sayfayla anlatılacak bir konu değildir. Ancak temel problemin kaynağı, hukuk işletilmeyerek Adaletin tesis edilmediğidir.

                      

Bu yazı 303 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum