Hasan KARAKURT

Hasan KARAKURT

[email protected]

OSMANLI ŞERİ MAHKEMELERİNİN ÖRNEK BİR KARARI

24 Şubat 2019 - 18:30

               OSMANLI ŞERİ MAHKEMELERİNİN ÖRNEK BİR KARARI


          


 


Bir devlet olma özelliğinin en önemli kurallarından birisi hukuk sistemine sahip olmasıdır. Devletin en önemli görevlerinden birisi adalet dağıtmasıdır. Hukuk devletinde anayasa, ceza yasaları, sosyal yaşantı ile ilgili yasalar ve maliye yasaları vardır. Hukuk devletinde kuvvetli olan haklı değildir. Haklı olan kuvvetlidir.


          


Osmanlı Devleti 623 yıl hükümran olmuştur. Şerri-örfi kanunlarla yönetilmiştir. Osmanlının kuruluş ve yükselme döneminde padişahları bile yanlış kararlarından dolayı tenkit eden ve karşı çıkan şeyhülislamlar görev yapmıştır. Görevlerini bi-hakkın yerine getirmiştir. Bunun bir örneği tarihte şöyle yer almıştır.


           


Yavuz Sultan Selim, Topkapı Sarayı Hazne görevlerinin sorumsuz davranışlarına çok kızmış 150 kişinin idamına karar vermiş. Zenbilli Al Efendi bunu duyunca hemen Padişahın huzuruna çıkmış. Ona bunun doğru olmadığını söylemiş ama bunu yapmamasının yaparsa ahrette büyük günah işlediğinden dolayı azap çekeceğini ve Şeyhülislam olarak Padişahı uyarmanında kendi görev olduğunuda ilave etmiş. Bütün bunları karşılıklı sorular ve cevaplar içerisinde anlatmış, Yavuz’un keskin zekâsına ve hiddetine karşılık oldukça sakin ve bir o kadar akılane cevaplar vermiş. Çok sinrli ve oldukça sert bir sultan olan Yavuz Sultan Selim onu dinlemiş ve 150 kişiyi affetmiş


           


Osmanlı Devletinin dağılma ve parçalanma döneminde makam ve mevkilerini korumak için şerri hükümlere uygun olmayan kararlar veren şeyhülislamlar görev yapmıştır. Padişahların verdiği şerri olmayan hükümleri sürekli onaylamışlardır.


           


Osmanlı mahkemeleri tek kadılı olup anında karar verirlerdi ve bu kararları uygularlardı. Günümüz mahkemeleri elbetteki hukuk çerçevesinde kararları verirler. En çok mahkemelerin karar verme süreçlerinin uzamasından şikayetçi olunmaktadır.


         


Osmanlı şeriye sicillerinden kendi yaptığım yüksek lisans tezinden bir örnek sizlere sunacağım.


         


“Kahramanmaraş’ın Zimiyan Mahallesi’nden, Osmanlı Devlet-i Aliyesi’nin Katolik milletinden Zeytunluoğlu Bedros, Keracoğlu Minyas, Keracoğlu Serkis, Kocaoğlanoğlu Ohannis, Kocaoğlanoğlu Karabet ve Tekellioğlu Minyas pazarlık sonucu Şaziye Mahallesi’nden Köroğlu Hüseyin ve Ömer’in, Maraşaltı Mahallesi’ndeki buğday tarlasını yetmiş kırat karşılığı biçmek için anlaşmışlardır.


 


Maraşaltı Mahallesi’nde bulunan buğday tarlasının Zimiyan Mahallesi’nden, Osmanlı Devlet-i Aliyesi’nin Katolik milletinden Zeytunluoğlu Bedros, Keracoğlu Minyas, Keracoğlu Serkis, Kocaoğlanoğlu Ohannis, Kocaoğlanoğlu Karabet ve Tekellioğlu Minyas tarafından biçilmesinden sonra ziraatle uğraşan Şaziye Mahallesi’nden Köroğlu Hüseyin ve Ömer yapılan biçme işinin yetmiş kırata değecek kadar zor olmadığını ve bunun ancak karşılığının kırk kırat olabileceğini bu yüzden kırk kırat ödemişlerdir.


 


Bu durum karşısında zamanın Şer-i Mahkemesi’ne başvurarak kendilerine verilen kırk kıratın az olduğunu, emeklerinin karşılığı olan yetmiş kıratın tamamlanmasını bu yüzden eksik verilen otuz kıratın daha kendilerine ödenmesini talep etmişlerdir.


 


Mahkemenin, şahitlerin yetmiş kırat verilmesi sözünün verildiğini ifade etmesi üzerine aşağıdaki kararı vererek, anında uygulatmıştır.


 


Mahkeme; Şaziye Mahallesi’nden Köroğlu Hüseyin ve Ömer’in, Zeytunluoğlu Bedros, Keracoğlu Minyas, Keracoğlu Serkis, Kocaoğlanoğlu Ohannis, Kocaoğlanoğlu Karabet ve Tekellioğlu Minyas’a kırk kırat daha ödenmesini karara bağlamıştır.


 


Osmanlı Devleti, kendi tebaasında bulunan hiçbir milletin dinini, ırkını ve kültürünü sorgulamamış, serbest bırakmış, tebaasındaki çeşitli mensubiyetleri mağdur etmemiş, adalet sisteminde onların haklarını anında teslim etmiştir.


 


9 Eylül 1905 tarihli 221 nolu Mahkeme-i Şeriye kararı, Osmanlı’nın adil, şeffaf ve yerinde verilen milyonlarca karardan bir tanesidir.


 


( 1. Karakurt Hasan 234 numaralı Maraş Şeriye Sicili Değerlendirme ve Transkripsiyon Yüksek Lisans Tezi ,Kahramanmaraş, Haziran 1999.)


 


Elbetteki Osmanlının parçalanma ve dağılma döneminde haksız ve güçlüden yana verilen kararlarda olmuştur. Her dönemde hukuk yanıltılmış olabilir.


 


 


Saygılarımla...

Bu yazı 1761 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum