Prof. Dr. Yılmaz Emre

Prof. Dr. Yılmaz Emre

[email protected]

Mütevazi Bir Ketineli : Emin GELENER

01 Temmuz 2020 - 08:41





Ömrümüzün en güzel çağı… Çevremizi ve olayları sorgulama, sigaya çekme dönemimiz.. Kendi açımdan en fazla başkalarını düşünme ve onlara faydalı olma duygusunun pik yaptığı o dingin yaştayım.. Devrim İlkokulu’nu bitirdiğim yaz mevsiminde artık bazı inançlarıma ufuk açmanın derin kaygıları içinde kıvranırken; çok yakınımızda olan Karakeçili Camiinin imam-hatibi Hüseyin Kırıklar ile tanışıyorum. Hem güzel Kur’an okuyor ve hem de mahallede itibarlı ve saygın bir statüye sahip. Yani önemli bir adam.. Kendime verdiğim ve sürekli diğer haftaya ertelediğim bir Cuma namazı vakti.. Derken bir vesileyle Hüseyin Hocayla tanışmamız.. Bana bir kitap (Karanlık Gecelerin Nurlu Sabahı) hediye etmişti. Bu kitabın yazarı eski Denizli Müftüsü ve Milletvekili olan Sami Arslan’dı. İlk okuduğum ciddi sayılabilecek bir cep kitabıydı. .Yıllar sonra Sami Hocayla Antalya’da karşılaştım ve o kitabın hayatımı değiştirdiğini kendisine ifade ettiğimde o da sevinmişti.. Evet o kitabı okuduktan sonra Hüseyin Hocaya bazı sivri olarak tanımlayabileceğim sorular sormaya başladım. Hoca beni bir gün bu soruları sorabileceğim bir kişiye yönlendirdi.. İşte o kişi Emin Gelener’di.. Derken bir gün Hocayı ziyaret ettim.. İlk karşılaştığımızda gayet ciddi bir tavırla beni karşıladı.. Sonra bazı genç insanların Hocanın yanına gelip-gittiğini gördüm.. Ciddi sorunları tartıştıklarına şahit oluyordum.. Bırakın Siverek hakkındaki sorunları, Türkiye’yi, Mısır’ı, Pakistan’ı ve diğer İslam Ülkelerinin ekonomilerinden, siyasal ve sosyal durumlarından bahsediyorlardı…Bu beni Hocayı daha sık ziyaret etmemi sağlıyordu.. Şu an daki ismini bilmiyorum. Ancak kubbesi siyah renkte olduğu için “Kara Cami” ismi kullanılıyordu Hocanın görevli olduğu Cami için. Hocanın yardımcılığını da rahmetli Yusuf Görmezoğlu Hoca yapıyordu.. Hasılı o günlerden aldığımız feyz ile yaşamımızın rotası belli oldu..


İşte size o güzel insanı tanıtmak istiyorum. Emin Gelener, bilgili, duyarlı ve genç olmasına rağmen gençlerin ruhunu anlayan ve yorumlayabilen nitelikli bir insandı. 1951 Katine (Narlıkaya )doğumlu.. İlkokulun bir kısmını köyünde, geri kalan kısmını ise Türközü ilkokulunda ikmal etmiştir. Bilahare Siverek Ortaokulu ve lise 1’den sonra, Urfa İmam-Hatip Lisesinde tahsiline devam etmiştir. Okul bittikten sonra, “Kara Cami”de göreve başlıyor..1974 yılında askere gidiyor. Askerlik dönüşü Hilvan’da çalışmaya başlıyor. Bir müddet sonra, Urfa’daki Aşağı Çarkoğlu camiinde görevine devam ediyor. Hatırladığım kadarıyla Kale’nin Sulu Cami karşısındaki çıkış merdivenlerinin en yukarısındaki evde oturuyordu. Babası Ali Amca da güzel ve mütedeyyin birisiydi. Aralarındaki konuşmaların zarif ve espirili bir tonu vardı. Abisi ve kardeşlerinin olduğunu hatırlıyorum.. Ancak en iyi tanıdığım Kardeşi Dicle Üniversitesinde çalışan Mahmut Gelener’dir. Tüm kardeşlerin  birbiriyle ilişkileri oldukça düzeyliydi..,


Emin Hoca , Siverek’teyken Ramazan Acar Hocadan; Urfa’da çalışırken de Sait Hoca’dan mesleki dersler aldığını biliyorum. Yani sürekli kendini geliştirme ve donatma ruhuna sahip olmuştur. Gençlerle ilgilenmeyi, onlarla İslam aleminin güncel sorunlarını irdelemeyi ve tartışmayı hep bir görev hissiyatı içinde görmüştür. Öyle ki, anlattıkları klişe sözlerden ibaret olan ifadeler hiç değildi. Gerçekten şimdilerde sorunsal olan konular, o günlerin de problemiydi. Analitik yaklaşımlarının ana hatlarını duru bir anlayış kapsıyordu. Tartışmalara hep adap ve ağır başlılıkla çareler üretmeye çalışıyordu. Hep “Kur’an’ın Gölgesinde” olmak ve sorunları bu çerçevede rasyonel şekilde çözmek anlayışına sahipti. Bu da kendisini başkalaştırıyor ve bazen de ötekileştiriyordu.. Dedim ya ödünsüz ve samimiyet davranışlarının anahtar kelimeleriydi. Bu da bir güven ve nitelik kazandırıyordu. Hani “Bir elime güneşi, diğer elime ayı koysanız bile..” cümleleri ile başlayan anlayışını doğrudan yaşayan ilkeli ve samimi bir yükün adeta hamalı…”Sen bir devsin, yükü ağırdır devin; kalk! dim-dik dur ve sevin” mısralarının komutlarını yaşamında hisseden ve yaşayan duyarlı güzel bir insandır Emin Hoca..


Aslında yaşam felsefesini “Hayat oldukça kısadır. Eğer biz kendimiz için yaşarsak; bu sürenin daha da kısalacağını görürüz. Ancak başkaları için de yaşamanın tadını alırsak; aslında hayat sürecinin hem uzun ve hem de anlamlı olduğunu görürüz ”şeklinde ifade edebiliriz.


Evet bu hemşehrimiz bizden çok uzakta değil. Hani bir mekan için derler ya “Karaköprü narlıktır, güzellik bir varlıktır” O eskiden narlık olan yerde yaşıyor. Nedense yine narlık olan bir belde de doğuyor ve yaşamını eskiden narlık olan bir belde de sürdürüyor. Nar çiçeği bir zerafet ve asiliyet sembolü. Hocamıza “Kura’an’ın Gölgesinde” nar çiçekleri içinde sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyorum..

Bu yazı 5073 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum