Veysi Çakmak

Veysi Çakmak

Veysi Çakmak
[email protected]

Hadis ışığında sosyal medya kullanımı

26 Aralık 2021 - 19:11



Üstadın deyimiyle ‘'Kur'an'ın gerçek müfessiri zamandır''. Tabi konumuz Kur'an tefsiri üzerine değil, zamanın değişimiyle beraber hâsıl olan ihtiyaçlar ve bunların çözüm yolları ile alakalıdır.

Şöyle birkaç yıl geriye doğru geçmişi tefekkür ettiğimizde, şu an için zaruri ihtiyaç olan o kadar çok materyal vardır ki geçmiş zamanda hayatımıza girmediği için yokluğunu bile hissetmiyorduk. Ama zamanın geçmesiyle insanlığın tahmin edemediği, ancak Kur'an’ın daha ilerisini işaret ettiği bir teknoloji çağına adım attık.

Yabancısı olduğumuz bu durumun, ani bir şekilde hayatımıza girmesiyle kimyamızın bozulmasına sebep oldu. Hiçbir şekilde esareti kabul etmeyen benliğimiz maalesef bu mücadelede yenik düştü. Teknoloji bizi öyle bağımlı bir hale getirdi ki prangaya vurulmuş, hürriyeti elinden alınmış esirler gibi olduk. Hayatımızın her alanına hükmeder oldu. İman eksenli, hizmet eksenli çalışmalarımızın yerine kitle iletişim araçları aldı. Navigasyon gibi hayatımıza yön vermeye başladı. Hayatımızın her alanında bizimle beraber, adeta vücudumuzun bir parçası olmuştur. Hayrını umduğumuz ancak şerrinden de emin olamadığımız bu durumu nasıl idare edeceğimizi çok tefekkür etmemiz lazım.


Yıkım gücüne sahip olan internet, insan psikolojisini ve ahlakını,  aile ve toplumun huzurunu bozmada ilk sırayı almaktadır. Yetim kalan çoğu çocuklar, evlilikleri sarsılan çoğu insanların tek müsebbibi hoyratça kullandıkları bu baş belası internettir. Tıpkı keskin bir bıçak gibidir. Ehil olan insanın elinde hizmete dönüşürken, ehil olmayan insanın elinde ise maalesef ifsat ve toplumu bozmada sihirli bir değnek haline geliyor. Duruma göre iş gören, kasap ve cellattın elindeki bıçak gibi…

Geçmiş zamanların sosyal medya aracı, birde cadde ve sokaklardı.  İçinde bulunduğumuz şu yirmi birinci yüzyılın sosyal medyası ise kitle iletişim araçlarıdır Herkesle her an sosyal ilişkiler içinde olabiliyorsun hem de tek bir tuşla. Rabbimiz iletişimi ve sosyalleşmeyi bize o kadar kolaylaştırmış ki, müfessirlere ihtiyaç kalmadan ayetlerin hikmetine ulaşabiliyoruz. Ancak bu bizim için bir nimet mi yoksa bir nikmet mi zaman gösterecek.

Sosyal medyayı aktif ya da pasif kullanan her kullanıcı, bilhassa İslam'ı kendine şiar edinen davetçiler şu hadisi göz ardı etmemeleri gerekir.


Ebu Said el-Hudri'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.)şöyle buyurdu: "Yollarda oturmaktan sakınınız orada bulunan sahabeler:
Ey Allah'ın Resulü, oralarda oturup konuşmamız bizim için kaçınıl­maz bir ihtiyaçtır, diye cevap verdiler. Rasûlullah (s.a.)'da:
"Eğer mutlaka orada oturmanız gerekiyorsa oturunuz; fakat yo­lun da hakkını veriniz" buyurdular. Sahabeler: Ey Allah'ın rasulü yolun hakkı nedir? Diye sordular. Efendimiz de: Bakılması helâl olmayan şeylere karşı gözleri kapamak, gelip geçenleri rahatsız etmekten sakınmak, selâm almak, iyiliğe çağırıp, kötülükten sakındırmaktır" buyurmuş. Hz. Ebu Hureyre söz konusu edilen hâ­diseye ilaveten Peygamber (s.a.)'den şu sözü de rivayet etmiştir: "Yo­lun haklarından biri de yolunu şaşıranlara yol göstermektir''.


Cadde ve sokak haline getirdiğimiz sosyal medyayı kullanırken, özenle dikkat etmemiz gereken hususlar muhakkak mevcuttur. Sosyal medyayı sadece nefsimize ve zevkimize göre kullanmakla hakkını vermiş sayılmayız.
 

Peygamber efendimiz sokakta oturan sahabelere sokakta oturdukları için yapmalarını tavsiye ettiği önerileri maddeler halinde sıralarsak:


Madde 1: Bakılması helâl olmayan şeylere karşı gözleri kapamak yani gözlerimizi haramdan sakındırmak: Dolayısıyla edebe ve ahlaka uygun olmayan sitelerde sörf etmemeliyiz. Rabbimizin mukarrabin meleklerinin daima yanı başımızda olduğunu ve yapmış olduğumuz tüm hareketlerimizi kayıt altına aldıklarını hafızamızda diri tutmalıyız. Defterlerin açıldığı, hesapların görüldüğü gün, birde telefon ve internet hesabının olacağını aklımızdan çıkarmamalıyız. ‘Yabancı kadınlara şehvetle bakanın gözleri ateşle doldurulup cehenneme atılır. Zayıfta olsa bu hadisi göz ardı etmemeliyiz.

Madde 2: Gelip geçenleri rahatsız etmekten sakınmak: Fitneye sebep olacak, insanı aklının alamayacağı uçuk-kaçık bilgileri paylaşmaktan uzak durmalıyız Hoşumuza gitmeyen yazı ve yorumlara karşı itidalli davranmalı, asla küfür ve hakaret ederek cevap vermemeliyiz. . Yapılan hata ve yanlışlara karşı İslami bir duyarlılıkla kalp kırmadan, göz çıkarmadan doktor hassasiyetiyle hareket etmeliyiz.
 Hakikatini ve doğruluğunu bilmediğimiz hiçbir alıntıyı paylaşmamalıyız.  ‘' Kişinin her duyduğunu söylemesi, ona günah olarak yeter'' hadisini düstur edinmeliyiz

Madde 3: Selâmı almak Selamı yaymak: ‘Edatlarımız önce selam sonra kelam’ demek suretiyle hadisle paralellik arz eden sözü hayatlarında bir fiil yaşamışlar. Ağlarda gezinti yaparken iletişim halinde olduğumuz çevrim içi dost ve ahbaplara selam vermeyi ihmal etmemeliyiz. Selam ile başlayan her muhabbetin içinde Rabbimizin rahmeti bulunur. Bunu esas alarak yapılan diyalogların bereketi azımsanmayacak derecededir. Ayrıca Rabbimizin bir ismi de Selam'dır. Bu ismin tecellisiyle nice katı kalplerin kapılarına anahtar olup, açılmasına vesile olunmuşu da göz ardı etmemeliyiz.

Madde 4: İyiliğe çağırıp, kötülükten sakındırmak: Davetçinin en büyük vazifelerinden bir tanesi ve en önemlisidir. Bütün hayatımız bu madde üzerinde şekillenmelidir. Sosyal medyanın tahribatlarına karşı kendimizi korumamızın yanında birde muhatap aldığımız kitleyi de korumakla mükellefiz. Ayrıca sosyal medyayı bir davet sahası haline getirmeliyiz. Yüz yüze buluşma ve konuşmamızın mümkün olmadığı durumlarda kitle iletişim araçlarından istifade etmeliyiz. Şer ehli medyayı insanların psikolojisini ve ahlakını bozmak için nasıl araç olarak kullanıyorsa, davetçiler de, insanların ahlakını düzeltmek ve cennetin yolunu göstermek için kullanmalıdır.

Madde 5:Yolunu şaşıranlara yolu göstermek: Sanal âleme dalıp nereye gittiğini hesaba katmayan ya da gözü kapalı dalış yapıp önüne ne geldi hesabıyla hareket eden yolunu şaşırmışlara da doğru yolu göstermek, sıratı müstakim yolcularına bir görevdir. Yolunu şaşırmış nereye gideceğini bilmeyen birisine nasıl yardımcı olmamız bir görevse, sosyal medya labirentleri arasında kaybolan insanlara da aynı şekilde yardımcı olmak üzerimize bir görevdir. Aynı kulvarda yüzüp, yanı başımızda boğulmayla karşı karşıya kalan insanlara el uzatmadan, boğulmalarına seyirci kalmak, bir insanı katletmekle eş değerdir.
 
Sözün özü, sokaklarda oturmak (sosyal olmak) bir sorumluluk gerektirir. Her sorumluluğun da bir hakkı vardır. O hakkı yerine getirmek bizim için önem arz eder. Ya o sorumluluğu almayacağız ya da aldıktan sonra hakkını vermeye çalışacağız. Sanal âlem, sokak ve caddelerden daha kalabalık ve daha canlıdır. Ehil olan olmayan herkesin uğrak yeridir. Eğer bizde buraları mesken edinmişsek payımıza düşen görev ve sorumluluğun bilinciyle hareket etmek zorundayız. Yapabilecek durumda iken yapmadığımız her iyilikten sorumlu olduğumuz gibi, engel olabilecek durumda iken müdahale etmediğimiz her günahtan da pay sahibi olduğumuzu unutmayalım.

Sosyal medyanın zararlarından korunmak ve davet alanına dönüştürmek temennisiyle.

Allah'a Emanet Olunuz.

Bu yazı 1084 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum