Duydum ki toprağa çiçekler düşmüş

Yakalanmış olduğu amansız hastalıktan dolayı hak tecelli edip fani dünyaya veda eden Hasan Öztürk kardeşimizin aziz anısına dava arkadaşı Abdullah Bozkurt tarafından yazılan duygu yüklü yazı...

Duydum ki  toprağa çiçekler düşmüş
19 Mart 2022 - 11:23
Soğuk bir ocak sabahında düştü vefat haberin zaten üşüyen dünyanın ortasına… Gayr-i ihtiyari "Yapma yahu"’ diye vefat durumlarında hiç de anlamı olmayan bir tepki dökülüverdi dilimden…  Sonra da rahmet okuyup istircada bulunduk hep beraber.

Bir bahar sabahında güneş alan bir sohbet odasında,  bir kahvaltı sonrası karşılaşmıştık ilk kez seninle Daha 18'ine yeni basmış,  bıyıkları yeni çıkmış, ömür, mevsiminde gençliğinin baharını yaşıyordun o zamanlar… O yaşında,  İslam uğruna çektiğin çilelere, yaptığın hizmetlere, Müslümanların yüreklerini serinleten faaliyetlerine imrendirmiştin beni. Vakarlı duruşun, sevdiklerine karşı sıcak, sevmediklerine karşı asi bakışların, beğenmediğin şeylere tepki olarak istihzai gülüşlerin, her halükarda itaatin, İslam'a bağlılığın çalışkanlığın, yumuşak ve güzel Kur'an kıraatin,  ibadetlerindeki ihlasın geliyor gözlerimin önüne…  Ömrünün kısa süreceğini biliyor musun gibi çok şey sığdırdın…  O kısacık ömrüne… Bazıları; korkup bir yerlere sinerken,  birileri yaptığını yeterli görüp biraz da dünya için çalışmayı amaçlarken…  Sen; kor ateşi taşıyanların yanında ve içinde yer aldın. Bütün çalışkanlığınla beraber ve daha 30'lu yılların başındayken,  küçüklüğünden beri İslami hizmet içindeki hayatını yine İslami hizmet içinde nihayet buldu. Sana gıpta etmemek mümkün mü?
Her zaman hüzün doludur ayrılıklar, ancak yıllarca süren birliktelikleri olanların hele aynı davanın içinde olanlar için ayrılıkları bir başka hüzünlüdür.

Nedeni ne olursa olsun,  her ayrılık, bazen bir kıvılcım, bazen koca bir yangın büyüklüğünde bir ateş düşürür kalbe… Çoğu zaman sıradan bir ziyaret veya kısa süreli bir ayrılık için; eşten,  dosttan,  evlatlardan,  evinden ya da memleketinden uzak kalmak dahi firak acısı uyandırır yüreklerde. Sonu belli olan ya da zahiren bitişi görünen ayrılıklarda bile hüzün,  gözyaşlarıyla mücessem bir hal almakta;  hasret, genizleri yakan bir kora düşmektedir.  Sanki gırtlağını düğümleyen ve yutkunmayı zorlaştıran bir şeylere takılıp kalmıştır. Her an boğazında ve zaman zaman bulutların yağmur indirmesi gibi hıçkırıklara boğulur insan, vuslat sabırsızlığına beklenen günler ağır aksam ilerlerken bazen durur geçmez olur. An gelir, soluk almayı bile zorlaştıracak derecede sineye bir baskı olarak oturur.


Bütün bir yaşam ayrılıklar üzerine kurgulandığı halde, ayrılık acısı kanıtsanamaz bir türlü… Aralarında sevgi,  dostluk, akrabalık olanlar hele de zamansız ayrılıkları vedasız firakların acısını kabullenmekte  zorlanırlar çoğu zaman çünkü;  vuslatı  olmayan firakların  acısını bir sabah ansızın veda etmeden,  sessiz,  sedasız sonsuzluğa doğru kanat çırpanların geride bıraktığı hüzün girdabında baş döndürücü bir hızla sürüklenmenin  yürüklerde  bıraktığı korkunç boşluğu anlatmaya, kifayetsiz kalır kelimeler. Vuslatsız  firaklar dönüşü olmayan gidişler,  beşeri gözlerden tamamen kaybolan görüntülerden  hasıl olan ayrılık, dağlar ağırlığında acılar bırakır. Yüreğin tam orta yerinde… İman edenler açısından, ölüm ayrılığı,  ayrılıkların en zor olanıdır;  ama diğer taraftan kabullenmesi en kolay olanıdır. Çünkü ölüm,  dünya sevenlerinden önce giden ahiret dostlarına vuslat demektir.  Evet; " ölüm ehl- iman için bir terhistir.  Ecel; terhisinin tezkeresidir, bir tebdil-i mekandır,  bir hayat-i bakiyenin mukaddimesi ve kapısıdır. Zindan-ı dünyadan çıkmak bağıştan-i dünyana cinana uçmaktır.  Hizmetin ücretini almak için huzur-u Rahman'a gitmeye bir nöbettir ve dar-ı saadete  gitmeye bir davettir." (Şualar)   

Aynen böyledir ölüm,  eğer ölümden sonra için hazırlık yapılmış ve daha dünyada iken gideceği yere azık göndermiş ise… Hayatını İslam için vakfeden,  bütün yaşamında ilah-i rızayı birinci öncelik kabul eden ve bu uğurda ömürlerinin en güzel, en verimli ve en doludizgin yaşanılan yıllarını mücadelede geçiren müminler,  ötelerin ötesine gereken azığı göndermiştir. Bundan kuşkumuz yok… Madem kuşkumuz yok bizden daha iyilerin arasına gittikleri. Bu dünyadan daha "iyi" bir mekana konuk olduklarını daha iyi nimetlere ve lütuflara kavuştuklarını bildiğimiz insanların gidişlerinden niçin bu kadar elem duymakta, kalplerimiz niçin böylesine gam duymakta ve yüreklerimiz niçin firak ateşiyle bu denli yanmaktadır?  Oysa her ayrılık, hele de Müminlerin ahiret yolculuğuyla başlayan ayrılığı, bir kavuşma ümidini de getirir beraberinde… Çünkü ahiret; muhteşem güzelliği, bitmeyen bir hayatı, acı ve kederden, elem ve tasadan, zorluk ve meşakkatten hali oluşu, zevalsiz nimetleri, sonsuz mutluluk ve saadeti, firaksız ve vuslatlarıyla ağuş-u Rahmetini açmış, müminleri sabırsızlıkla beklemektedir.

Hiçbir dünya ayrılığı, kainatın güneşi Efendimiz Aleyhisselatu  Vesselam'ın  ahirete intikali kadar acı verici olmamıştır. Ancak onun ayrılışı, vuslat sevdalılarına ölümü sevdirmiştir. Mademki böyledir, o halde dostlarımızın ardından üzüleceğimize, belki onun adına sevinmeli, kendi adımıza daha halen dünya elemelerini çektiğimizden dolayı üzüntü duymalıyız. Son nefesimizi nasıl vereceğimiz ahirette mümin olarak mı? Allah muhafaza imana halel gelmiş biri olarak mı gideceğimiz meçhuldür?  Çünkü; Hz. Yusuf'un şu duası, bütün dualarımızın başında olmalıdır her zaman…" Ey göklerin ve yeri yaratan! Sen dünyada ahirette de benim sahibimsin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat." Amin Ve’l Hamdulillahi Rabbil-Alemin!

Hasan Öztürk kardeşime Allah rahmet ve merhamet etsin dava arkadaşlarına sabırlar diliyorum El- Fatiha

 
Bu haber 1550 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Siverek'te dereye giren 2 çocuk boğulma tehlikesi geçirdi
Siverek'te dereye giren 2 çocuk boğulma tehlikesi geçirdi
Siverek Belediye Başkan Yardımcıları belli oldu
Siverek Belediye Başkan Yardımcıları belli oldu