Siverek'in il hakkının iadesi bir zulmün sona ermesidir

03 Kasım 2022 - 17:53

Siverek ile ilgili kısa bir bilgi
             
Siverek güneydoğu bölgesinin kadim ve zengin bir kültür mozaiğine sahip önemli kentlerimizden biridir. Çeşitli kültür öğelerini bir arada barındıran zengin bir kültürel mozaiğine sahiptir. Onun içindir ki Siverek kentine “küçük İstanbul” demişler.
            
Siverek konum itibariyle de doğal olarak ayrıcalığı olan bir kenttir. Siverek, sönmüş, bir yanardağ olan Karacadağ'ın batısında, Fırat'a doğru uzanan bölgede, Diyarbakır-Şanlıurfa-Adıyaman arasındaki üçgende kurulmuş bir şehirdir. Tarihi: Sümer ve Asurlulara kadar uzanan şehir, Asurlular döneminde yığma bir tepe üzerine inşa edilen kale etrafında kurulmuştur.

Şehre hükmedenler tarafından zaman zaman onarılan kalenin son olarak Bizans İmparatoru II. Costantin tarafından Diyarbakır'a gelecek saldırıları önlemek ve çevredeki önemli yolları kontrol altına almak amacıyla yeniden tamir ettirilmiştir. Tarihte pek çok medeniyete beşiklik eden ve değişik milletlerin hâkimiyetine giren Siverek, milattan sonra Araplar, İranlılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı İdarelerinde çok mamur günler geçirdiği gibi, çeşitli savaşlarda tahrip edilip yıkık bir köy halini aldığı zamanlar da olmuştur.

Diyarbakır'ın fethinden önce Halid bin Velid (ra) tarafından eyalet merkezi olmuş, daha sonra Bizanslıların idaresinde Batlamyus'un rivayetine göre Kontopolis'lik yapmıştır. Selçukluların Anadolu'ya girmesiyle, Melikşahın komutanlarından Bozan Bey tarafından (1097) Urfa Kontluğuna, daha sonra Musul Atabeyi Nureddin Zengi idaresine geçmiştir. 1400'lerde Timur'un tahribatından nasibini alan Siverek sırasıyla Mısırlıların (1426), Akkoyunluların (1435), bilahare İranlıların eline (1451) geçmiştir.

Yavuz Sultan Selim'in Ridaniye Savaşı dönüşünde (1517) Osmanlı idaresine geçen şehir, İranlılar tarafından tekrar zapt edilmişse de, bu uzun sürmemiş, 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından tekrar Osmanlıların idaresine geçmiş ve Harput eyaletine bağlı bir kaza merkezi yapılmıştır. Osmanlı idarecileri tarafından zamanla şehire camiler, hanlar, medreseler, hamamlar ve çarşılar yapılıp kalesi tamir edilerek, 1908 yılında mutasarrıflık yapılarak Çermik, Hilvan (Karacurun), Viranşehir Siverek'e bağlandı.
              
Milli mücadelede ve Urfa'nın kurtuluşunda çok büyük kahramanlıklar gösteren Siverek 1923'te vilayet merkezi yapıldı. Ancak Sivereklilerin bu mutlu sevinçleri fazla uzun sürmedi. Siverek vilayeti 1926 yılında ilçe yapılmıştır.

Coğrafi Durum

Şanlıurfa ilinin kuzeyinde yer alan Siverek batısında Adıyaman'ın Kâhta ilçesi, batıdan kuzeye doğru uzanan Atatürk Baraj gölü, kuzeyinde ise Adıyaman'ın Gerger ilçesi ile Diyarbakır’ın Çermik ve Çüngüş ilçeleri, doğusunda Diyarbakır, güney doğusunda ise kısa bir sınır ile Mardin ili, Viranşehir ve Hilvan ilçeleri ile komşudur.

Siverek ilçe merkezi 37.45 kuzey enlem ile 39.19 doğu boylamlarının kesiştiği noktalarda bulunmaktadır. Siverek ilçe merkezinin denizden yüksekliği 801 ile 840 metre arasında değişmektedir. Toplam yüz ölçümü 4314 km'dir 


Siverek’in Ekonomi ve İdari Yapısı

İlçe nüfusunun %80’i tarım, hayvancılık ve mevsimlik işlerde çalışarak geçimini sağlamaktadır. %10’u esnaf %5’i serbest meslek erbabı ve memur %5’i de işsizdir. Toplam arazi varlığı 4.317.000 m2 olup, Siverek’te tarıma elverişli arazi 2.286.000 dekar, sulu tarım yapılan arazi 300.000 dekar, susuz tarım arazisi 1.986.000 dekardır. Ekime elverişli arazinin çokluğu, son yıllarda gerçekleştirilen tarlalardan taş toplanması işlemi ile arazilerin büyümesi, tarımda makineleşmenin gelişmesi, gübre kullanımı gibi gelişmeler karşısında ürünlerin sayısında büyük bir artış olmuştur.

Siverek’in İlçeye Çevrilmesi ve Halen İlçe Olarak Kalması Adalet Mi?

 Yukarıda Siverek ile ilgili tarihi, coğrafi ve genel olarak iktisadi bilgiler mevcut olup bu bilgiler ışığında Siverek’in ilçeye çevrilmesinin hukuki olmadığı gibi Siverek halkına yapılmış bir zulüm olarak değerlendirilebiliriz. Siverek halkı her zaman devletinin yanında yer almıştır. 

O günkü aşiret çekişmelerinden ya da başka bir durum veya olaylardan kaynaklanmış olmanın neticesinde onlarca faydayı görmezlikten gelmek, adalete ve devlet anlayışına sığar mı? Tartışılır. Türkiye’nin yetiştirdiği âlimlerinden biri olan Said Nursi’nin bir sözünü buraya aktarmak isterim. “10 kişi yolcusu olan bir gemi bir cani için gemiyi batıramayacağı gibi bir kentin bir yanlışı için dokuz doğruyu görmemezlikten gelemezsiniz.’’ Bu devlet ve idari yapıya yakışmaz, kolaylığa kaçılan ve hukuki olmayan bir uygulama şeklidir. Siverek’in halen ilçe olarak kalmaya devam etmesi zulmün bayraklaştırılması olarak algılanabilir. Bu algıyı kaldırmanın da bu iktidara nasip olacağı inancı içindeyim ya da öyle olması en büyük temennimdir. 

 Siverek İlçe Olmamış Olsaydı Türkiye İçin Faydası Neler Olabilirdi? 
                     
 Bugün Siverek, yüz ölçümüyle ve gelir kaynaklarıyla(tarım-hayvancılık ve geliştirebilirse sanayi) birçok ilden daha büyük durumdadır. İl olarak kalsaydı sürülen tarım arazisinin verimi bile çok daha fazla olabilirdi. Bugün, arazinin yaklaşık % 70’i sulanamıyor, sulama yapılanların da çoğu ilkel usullerle yapılıyor. Toplulaştırma işlemleri çok ağırdan alındı ve halen alınmaya devam etmektedir.

​​​​​​Birçok köyün toplulaştırılması yapılmadı ya da yapılamadı. Bu da arazi sürülme esnasında var olan şikâyetlerin artmasına sebebiyet verip bu şikâyetlerin sonucunda kavgalar ve kan davalarına sebebiyet vermektedir. Bölgemizde çıkan çoğu kavgaların sebebi arazilerdir. Tabi bu arazilerin müşterek olması ve insanların hakkına razı olmayıp başkalarının hakkını gasp etmesi sonucu arazi kavgaları çıkmaktadır. Toplulaştırma projesi üzerinde sağlam durulmuş olunsaydı bu kavgalar asgari düzeye inebilirdi. İl olduğu zaman en basit örneği ile toplulaştırma ile ilgili denetimi Siverek, doğrudan yapabilecekti. Toplumumuza verilen hukuksuz cezayla bu ilçe karanlığa sürüklenmiştir.  Eğer il olarak kalsaydı bugün Siverek Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinin küçük ve büyükbaş hayvan pazarı olabilirdi. Profesyonel anlamda desteklenerek et ihracatı yapabilecek seviyeye gelebilirdi. Bu hizmet ile işsizlik oranında da azalma olurdu ve bunun sonucunda tümel anlamda ülkemiz de kazanırdı. Aynı şekilde Fırat nehri ile ilgili turizmi geliştirecek ve turist çekebilecek çalışmalar da yapılabilir, kültürel çalışmalara daha çok destek verilebilirdi. Bugün bir üniversitesi olacaktı. Öğrencilere yönelik yurt olacaktı. 

Binlerce öğrenci burada ikamet edecekti. Bir tüketim sınıfı olan öğrencilerden bütün esnaf faydalanacaktı. Kısacası her yönde gelişen ve büyüyen bir il olacaktı. Aynı şekilde nehrimizde balık üretme ile ilgili profesyonel çalışmalar yapılarak bölgenin balık ihtiyacı karşılanabilirdi. Bugün et balık kurumunun yanında sanayi organizasyon açılmış olacaktı. Burada en azından salça fabrikası, peynir fabrikası, mercimek fabrikası, bulgur fabrikası, tekstil fabrikası, çırçır fabrikaları ve daha adını sayamadığım diğer fabrikalar desteklerle açılabilir ve bunların yanında bir sürü yan atölyeler de açılabilirdi. İl olarak kalmış olsa ve bölgenin durumuna göre ekonomi enstrümanları profesyonelce yönetilebilseydi bugünkü işsizlik minimum düzeye inebilirdi. Halkın refah seviyesi de böylece yükselmiş olurdu. Tarımda Türkiye’nin buğday ambarı durumuna gelecektik. Modern sulama ve modern tarımla bu gelişmeler olacaktı. Siverek’te meydana gelen kavgaların çoğu da ilçe olmamızdan kaynaklanmaktadır. Ayrıca geniş arazisiyle, kalabalık nüfusuyla, yoğun iş yüküyle kamu idaresi kilitlenmiş durumdadır.  Büyük bir nüfusa ve büyük bir yüzölçümüne sahip bir yeri tek başına kaymakamın idare edebilmesi çok zor bir iştir.

İlçe olmamız sebebiyle diğer ilçelere aynı ya da benzer oranda desteklerin gelmesi ayrı bir sorun oluyor zaten bu şekilde adaletli dağılımdan da bahsedemeyiz. Bir kaymakamın bu kadar ağır yükü sağlıklı bir şekilde idare edebilmesi imkânsız hale gelmektedir. Diğer kurumların da durumu pek iç açıcı değildir.  Bu durumdaki idari çalışma sürekli işlerin ertelenmesine ve biriken işler nedeniyle sürtüşmelere sebebiyet vererek sonucunda kavgaların meydana gelmesine neden olmaktadır.  Sonuç olarak tüm alanlarda ya gecikmeye ya da aksaklıklara sebebiyet vermektedir. Daha önce yapılan bir yanlışı neden telafi etmeyi düşünmüyor devletimiz? İlçe olarak kalması Siverek halkına yapılmış bir zulüm olduğu gibi il olması neticesinde Türkiye’nin ekonomisine yapabileceği katkıyı de engellemiş olmaktadır.

 İlçe Olarak Kalmasının Siyasetteki Yansıması

Siverek’in ilçe olarak kalması siyasetteki yansımaları toplumda olumsuz olarak görülmektedir. Siyaset sahası rekabet yerine tekelleşmeye gitmektedir. Bu da kente yapılacak hizmetin daha az olması anlamına gelmektedir. Siyaset sahasında rekabet çoğu zaman hizmetin nitelik ve nicelik olarak artması anlamına geldiği gibi toplumunda olumlu anlamda bireyselleşme yöneltecektir. İl olması demek hizmet yarışında daha çok katılımcı olmasıdır. Bu durumun, tekilde Siverek’e tümelde Türkiye’ye olumlu yansımaları olacaktır. Bu, her alanda kendini gösterecektir. Tarımda, hayvancılıkta, sanayinin gelişmesinden kısacası tüm alanlarda kendini gösterecektir. En azından gelişmeye yönelik ya da gelişmeye açık bir zeminimiz olacaktır.

SONUÇ OLARAK

Siverek kentine 96 yıldan beri verilen ceza o günün şartları, görüşleri, olayları, durumları, olguları, o dönemin hükümet anlayışı… Kısacası her şeyiyle ceza geçmişte kalmıştır. Ama bugün hala o cezanın devam etmesi doğru ve mantıklı olmayan bir durumun devam ettiğinin göstergesi olup yapılan bir yanlıştan dönülmesi gelişen ve medenileşen bir devlet anlayışımızın sonucu olmalıdır. 
Medeni bir devletin prensibi halkın ve devletin refahı ve mutluluğu merkeze alan bir devlet anlayışı içerisinde hareket edebilmesidir. Devletimizin geçmişte verilen ve sözünde durmadığı için anlamsız sözleri bir tarafa bırakıp Siverek’i il yaparak eyleme geçmesini ümit ediyorum. 
                                                                     

Bu yazı 719 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum