Mustafa Remzi Taşçı

Mustafa Remzi Taşçı

[email protected]

Bu Diziler Ne Mardin'i Anlatıyor Ne Şanlıurfa'yı Ne de Türk Toplum Yapısını!

23 Aralık 2025 - 12:06

Günümüz modern toplumunda medyanın en güçlü ve etkili araçlardan biri olduğu artık genel kabul görmektedir. Medya; gerçeği çarpıtabilen, iyiyi kötü, kötüyü iyi gösterebilen bir etki alanına sahiptir. Elbette bireyin eğitimi ailede başlar; sosyal çevre ve okul bu süreçte önemli roller üstlenir. Ancak medya, özellikle genç zihinlere doğrudan ve derinlemesine nüfuz edebilme gücüyle bu sürecin en belirleyici aktörlerinden biri hâline gelmiştir. Bu etki, bir toplumun kültürel değerlerini aşındırmaya yönelik olduğunda, toplum mühendisliği son derece ince ve fark edilmesi güç yöntemlerle işletilmektedir. Çoğu zaman bu durum fark edildiğinde ise iş işten geçmiş olmaktadır.

Dünyanın “küresel bir köy” hâline geldiği sıkça dile getirilen bir gerçektir. Sinema ve televizyon sektörlerinin belirli güç odaklarının etkisi altında olduğu yönündeki tartışmalar da uzun süredir gündemdedir. Bu etkinin yalnızca sinemayla sınırlı kalmadığı, televizyon dizileri aracılığıyla da izleyiciye aktarıldığı görülmektedir. Kimi zaman açık, kimi zaman örtük biçimde sunulan mesajlar; reklamlar ve ürün yerleştirmeleri yoluyla izleyicinin bilinçaltına yerleştirilmektedir.

Televizyon dizileri, toplumsal ilişkilerimizde gözle görülür bir dönüşüme yol açmıştır. Özellikle misafirlik kültürü büyük ölçüde zayıflamıştır. Günümüzde insanlar, misafir oldukları evlerde dahi izledikleri diziyi kaçırmama kaygısı taşımakta; sohbet, paylaşım ve yüz yüze iletişim geri planda kalmaktadır. Misafirlik, anlamını yitirerek başka bir evde televizyon izleyip eve dönme pratiğine dönüşmüştür.
Bu diziler, toplumumuzda ciddi bir kültürel erozyona neden olmaktadır. Dizilerde sunulan yaşam tarzlarının yol açtığı değer kayıpları ise çoğu zaman göz ardı edilmektedir. İzleyiciler, farkında olmadan kendi kültürleriyle bağdaşmayan ve yozlaşmış yaşam biçimlerini benimsemeye yönlendirilmektedir.

Türk dizilerinin; dini hayat, ahlaki anlayış, ekonomik ilişkiler, tüketim alışkanlıkları, boş zaman değerlendirme biçimleri, sosyalleşme süreçleri ve aile yapısı üzerinde önemli etkileri olduğu inkâr edilemez. Son yıllarda Türk dizileri yalnızca ülke içinde değil; Orta Doğu, Latin Amerika ve Güney Asya gibi birçok bölgede geniş izleyici kitlelerine ulaşmıştır. Ancak bu durum, Türk toplumuna ait kültürel değerlerin ve sosyal normların yanlış ya da çarpıtılmış biçimde algılanmasına da yol açabilmektedir (Kara, 2020).

Dizilerde karakterlerin sıklıkla hileci, ikiyüzlü, bencil ve çıkarcı olarak sunulması; dürüstlüğün ve iyiliğin karşılık bulmadığı algısını güçlendirmekte, bu da toplumsal güven duygusunu zayıflatmaktadır (Kirişci & Tekin, 2019).

Özellikle son dönemde yoğun ilgi gören Uzak Şehir ve Halef dizileri incelendiğinde, bu yapımların Mardin ve Şanlıurfa kültürüyle gerçekçi bir bağ kurmadığı açıkça görülmektedir. Dizilerde; dinimize, kültürümüze, örf ve adetlerimize aykırı, hayal ürünü ve ahlaki açıdan sorunlu ilişkiler normalleştirilmektedir.

Uzak Şehir dizisinde kardeşler arası yasak ilişkiler, akrabalık bağlarının çarpıtılması ve aile yapısının tamamen bozulduğu senaryolar işlenmektedir. Amcanın baba figürü olarak sunulması, iki kardeşin birbiriyle evli gösterilmesi, bir kardeşin diğerinden hamile kalması gibi kurgular dramatik unsurlar eşliğinde izleyiciye sunulmaktadır. Ayrıca kaçakçılık yapan bir karakterin devlet yanlısı ve vatansever olarak lanse edilmesi son derece düşündürücüdür. Devlete büyük zararlar veren bir suçlunun bu şekilde yüceltilmesi sorgulanmalıdır. Bu anlatılar, hem Türk toplumunu hem de Mardin kültürünü son derece olumsuz ve çarpık bir biçimde temsil etmektedir.

Şanlıurfa’da çekilen Halef dizisinde ise iki kız kardeşin aynı kişiyle evli olması, güçlü bir figürün gelininin başka biriyle ilişki yaşaması gibi senaryolar işlenmektedir. Bu tür çarpık ilişki biçimleri, sanki toplumda olağan ve kabul edilebilir durumlar gibi sunulmaktadır. Oysa bu anlatılar, zamanla izleyicide algı kaymasına yol açarak ahlaki sınırların bulanıklaşmasına neden olabilir.

Bir bölge insanı olarak, yaşadığımız coğrafyanın bu tür çarpık ilişkilerle tanıtılması kabul edilemez. Türk toplum yapısının hiçbir şekilde benimsemediği ütopik ve gerçek dışı senaryoların, sanki bu bölgelerin sosyokültürel gerçeğiymiş gibi sunulması büyük bir sorundur. Bu dizilerin Türk toplumunun kültürel yapısına zarar verdiği aşikârdır. Ahlaki değerlerden uzak, her türlü sapkın ilişkinin normalleştirildiği bu yapımların ailece izlenmesi son derece endişe vericidir. Anne, baba ve çocukların birlikte izlediği bir mecrada bu denli ahlaki çarpıklığın sunulması, toplumsal sorumluluk açısından ciddi bir sorun teşkil etmektedir.

Artık bu gidişata birilerinin “DUR” demesi gerekmiyor mu?

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Abdullah Göllü
    1 hafta önce
    Bu yorumların hepsi doğru ve yerinde tespitler, şunu da eklemek isterim amaç sadece dizi çekmek ve bundan ekonomik fayda sağlamak değil bir toplumun değer yargılarını, inancını, sosyal ve kültürel değerlerini değiştirmek, etkisizleştirmek suretiyle toplumsal yozlaşma meydana getirmek...
  • Ayşe hanım
    6 gün önce
    Maalesef.... senaristler amaçlarına da ulaşmış durumda aile içi çarpık ilişki duyunca şaşırmıyoruz. İşin ilginç yanı oturup aile boyu bu dizileri izledikten sonra yetistirdigimiz çocukların mükemmel olmasını bekliyoruz.