MİLLETİN BAŞINA ÇUVAL GEÇİRME DÖNEMİ Mİ GELDİ.

18 Aralık 2013 - 13:38

 


 


Cumhuriyetin Kuruluşundan bu güne kadar, Türkiye Devletine dış güçlerin belirlediği politika doğrultusunda hareket etme zorunda bırakılmıştı. Ancak belirlenen politika ve ya yönetim şekli toplumun kültürüne, yaşayışına, inancına uygun olmadığından ve zorla yapılan bir yönlendirme olduğundan dolayı, toplum sürekli bir çıkış yolu aramıştı. Açılan çıkış yolları sürekli darbelerle kapatılmıştır.


Halk; 1960 yılında Demokrat partiye oy vererek,  zorla başına geçirilen bu çuvaldan kurtulmak istemişti. Nihayet değişik senaryolarla halkı kandırarak ve zorla çıkarılan çuvalın bedeli bir Başbakanı asarak yeniden o çuvalı milletin başına geçirmişlerdi.


Peki, Millet olarak biz neden bu derbederliğe maruz kalıyoruz. Bizde hiç mi suç yoktur. Toplum olarak biz inancımızın ve kültürümüzün gereğini yapıyor muyuz? Daha çok nefsimizin hoşuna giden şeyleri yapıyoruz. Yanı toplum olarak Allah’ın korumasından çıkıyoruz. Birbirimize zulüm yapmaktan çekinmiyoruz. İşlerimizi Adalet üzerinden görmüyoruz. İş ehline yeterince verilmiyor. İhtiraslarımız ve nefsimiz bize hakkı unutturuyor


Bu Millet her çıkış arayışında büyük badirelerle karşılaşmaktadır. 1980 Darbesi yine dış güçlerin menfaatine ters düşen politikayı düzeltmek için binlerce insanımız yok ettiler. Binlercesi hapiste çürüdü. O kadarını da sağdan bir soldan bir diyerek astılar.


Dış güçler bilgi bakımında teknoloji ve diğer gelişmeler bakımından bizden illeridirler. Bizimle sıcak savaş yapma riskine girmiyorlar, bize uyguladıkları yöntem böl parçala yönet mantığıdır. Bunu yaparken de onlar için tüm yollar mubahtır.


28 Şubatta da demokrasinin balans ayarı dediler, bunda da yine binlerce insanı mağdur ettiler. Toplumun bilinci sıfırlandı. Gelişmesi sıfırlandı. Bankalar soyuldu. Toplumun maddi ve manevi varlıklarını yok ettiler.


Tabii ki birden bunları yapmadılar.  Toplumu buna meyil edecek hale getirildiler. Siyasetçinin Elini kolunu bağlayarak beceriksiz bir hale getirildiler. Her türlü pisliğe de meydanı boş bıraktılar.  Halkı canından bezdirerek istediği istikameti verdiler.


Dün yollarımız dubleks değildi. Bugün onu başardılar. Dün yeşil kartlara ilaç verilmiyordu. Bugün ilaçlar veriliyor. Özel hastanelere gidiliyor. Dün köy kanalizasyonu yoktu. Bugün onu da gerçekleştirdiler.  Dün köyde su şebekesi yoktu, bugün vardır. Okul sayısı iki katına çıkmıştı. Borç alan Ülke değil de borç veren ülke durumuna geldik. Dün bizi yönlendiren ülkeler doğrultusunda politikalar üretirken bugün Ülke menfaatine uygun politikalar üretmeye başladılar. Dün inancı yüzünden aşağılanırken, bugün onlara saygı duyulmaktadır. Başörtü taktığı için okuldan, Resmi kurumdan atılırken, bugün saygı duyulmaktadır. Demokratikleşmeye, gelişmeye doğru gittiğimiz bu arenada, çuvalı başımızdan çıkardığımız bugünlerde, yeniden çuvallı geçirme operasyonu mu? Çünkü toplum olarak özgürlüğün tadını yeni yeni çıkarmaya başladık. Silahlarımızı, uçağımızı kendi yapma sinyallerini verdik. O güç bu sefer bizi hangi araçlarla yola getirecek onu düşünüyorum da aklıma bir şey gelmiyor. Çünkü Kürtçe dün konuşmak yasak iken bugün Barış süreci başladı. Yanı bu derin güçler hangi metotla bizi vuracaklardır. Derken yine bugün performans gösteren siyasetçi kötülenmekte, çekirdekler parçalanmakta, et kemikten ayrışmaya başlanmaktadır. Toplum olarak bence bu gidişe karşı uyanık olmalıyız. Güçte geçicidir. Önemli olan toplumun ve halkın huzuru, refahı ve bu milleti başkasının kuklası olmasından kurtarılmasıdır. Buda gelişmeyle olur. Ekonomide, teknolojide ve bilimde yapılacak gelişmelerle gerçekleşecektir.  Siyasette bence hizmetle kendini topluma sevdirmelidir. Bu hem Türkiye’nin gelişmesi için elzemdir. Hem de memleketin selameti için şarttır. Derdimiz; Barış, sevgi ve kardeşliğin hakim olduğu ve gelişmekte olan bir Türkiye içindir.


Ali LALE


 

Bu yazı 966 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum