Abdurahman Deniz Uğurlu

Abdurahman Deniz Uğurlu

[email protected]

Urfa'daki intihar olayları neden kaynaklanıyor 1 ?

27 Mayıs 2021 - 16:26

Şanlıurfa'da son günlerde artan intihar olayları toplumun içerisinde bulunduğu durumu net olarak gösteriyor.

Şanlıurfa'da son bir ay içerisinde 20'nin üzerinde kişinin intihar ettiğinden bahsediliyor.


Sorumluluk sahibi bir gazeteci olarak "intihar" olaylarının haber konusu yapılmasını uygun görmüyorum.

Çünkü intihar; sıkıntılar içerisinde boğulan, kendini tamamen yalnız ve çaresiz hisseden, hayattan bir beklentisi olmayan ve acılara karşı sabrı tükenmiş insanlar için bir "seçenek" haline dönüşebiliyor.

Farkındaysanız son zamanlarda özellikle internet sitelerinde "bir kişi daha intihar etti", "kafasına sıktı" vb. haberler yayınlanıyor. Bu haberlere paralel olarakta intihar olaylarında da artış yaşandığı görülecektir.


İntihar haberlerinin yapılmaması ya da kamuoyunda gizlenmesi de intihar olaylarını önlemeye ya da azaltmaya yetmeyecektir. Toplumu ilgilendiren bir "olgu" ortadayken başımızı deve kuşu gibi kuma gömmek sorunu ortadan kaldırmayacaktır.

Burada yapılması gereken öncellikle valilik ve kaymakamlıkların oluşturacağı komisyonlarla intihar olaylarının tüm yönleriyle araştırılmasıdır. İntihar eden şahısların ailesi, komşuları, yakınları, akrabaları, okul ve iş arkadaşları konuşulmasıdır. İntihar sebepleri tespit edildikten sonra gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.

Hatırlanacağı üzere 2006 yılında Siverek'te intihar furyaları başlamıştı. Sorunun çözümü için dönemin kaymakamı tarafından "www.yasamasevinci.org" isimli bir site açılmıştı. Yapılan site sadece göstermelik bir girişimden ibaretti.  Zaten kaç gün sonra da site kapatıldı.

Siverek'te onlarca intihar vakasına gittim. Aynı aileden 3 kişinin intihar ettiği ile ilgili haber yaptım. Yine Siverek'te İslami kimliği ile bilinen 1994 yılından beri tanıdığım herkes tarafından sevilen bir öğretmenin intihar ettiğini duyduk.

Hiç şüphesiz intihar, dinimizin kesinlikle yasakladığı bir eylemdir. Allah'ın verdiği can bir emanettir ve bu emanete en iyi şekilde sahip çıkmak gerekir.

Dünya hayatı tozpembe değildir. Dünya rahat etme, keyif sürme, eğlenme yeri değildir. Peygamber Efendimiz, "Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir." diye buyurmaktadır.

Hiç şüphe yok ki dünya hayatı bir imtihandır. Rabbimiz, insanları çeşitli şekillerde imtihan edeceğini bizlere Kur'an'ı Kerim'de haber vermiştir.

"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!" (Bakara 155)

Dünya hayatı;  ahiret hayatını kazanmak amacıyla imtihan yeri olarak seçilmiştir. Rabbimiz bizi yukarıdaki ayette buyurduğu gibi çeşitli şekillerde imtihan edecektir. Herkesin "parmak izlerini" bile farklı yaratan Rabbimiz, herkesin imtihanını da farklı kılmıştır.

Korku ile imtihan nasıl olur?

Korku, bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen, rahatsız edici ve olumsuz bir his olarak tarif edilmektedir.

Rabbimiz, makamını kaybetmekten korkanı makamıyla, çocuğunu kaybetmekten korkanı çocuğuyla, servetini kaybetmekten korkanı servetiyle, sağlığını kaybetmekten korkanı hastalıklarla imtihan etmektedir. İnsanın kalbine yerleştirilen "korku" hissi "Allah korkusu"yla desteklendiği zaman bu korku, insan için "rahatsız edici" ve  "tehdit algısı" olmaktan çıkarak daha çok insanları "kötülük" ve "yanlışlardan" koruyan bir zırha bürünecektir.

"Allah'ın verdiği cana halel getirirsem Rabbim ahirette bunun hesabını benden sorar" korkusu insanı intihar gibi ultra kötü düşüncelerden muhafaza edecektir.

Açlık ile imtihan

Rabbimiz kimilerini de ise açlıkla imtihan etmektedir. İnsanlar için en zor imtihanların biri de "ekonomik sıkıntılar" ve "işsizlik"tir.  Salgın süreci ile uygulanan tedbirler ve kısıtlamalar, birçok insanı işsiz bırakmıştır. Esnaf aylarca siftah bile yapamamıştır. Akşamleyin çocukları için eve götürecek bir parça ekmek bile bulamayanlar olmuştur. Devletin bu konuda yaptığı destekler ise çok yetersiz kaldı.

"Rızık" Allah'ın teminatında olan bir husustur. Rabbimiz yerin altında yaşayan solucanın, yılanın ve karıncanın rızkını göndermektedir. Yine havada uçan kuşların, yırtıcı hayvanların rızkı bile (haşa) unutulmamıştır. Kendi rızkını karşılamaktan aciz olan bebeklerin rızıkları bile annelerin bebeklerinin ağzına akıttığı süt musluğundan verilmektedir.


Öyleyse rızıktan korkmaya gerek yoktur. Ben aç kalacağım diye hayattan umut kesilmez. Rabbimiz bir kapıyı kapatır daha güzel bir kapıyı açar. İnsanları hiç beklemediği yerlerden rızıklandırır. Belki de muhtaç bir insanla paylaştığın bir tabak yemeği vesile kılarak rızkı evine bereket suretinde gönderir.

Malla imtihan ?

İnsanları intihara sürükleyen sebeplerden biri de insanın mal varlığını kaybetmesi, parasını bir yerlere kaptırması, ticarette zarar etmesi ya da yaptığı yatırımın istediği karla sonuçlanmamasıdır. Rabbimiz çeşitli vesilelerle bizlere verdiği dünyevi nimetleri bizleri imtihan etmek amacıyla alabilir de. Bizler sadece belli bir süre bu mal ve mülke emanetçi kılınmışız. Mal ve mülkün sahibi Allah değil midir? İstediği zaman Rabbimiz verdiklerini bizden alırsa isyan etmeye haşa umutsuzluğa düşerek kendimize zarar vermeye hakkımız var mı ? Rabbimiz, belkide bizden aldıklarına karşılık bizlere sonsuz cennetini verecektir!

Canla imtihan?

Can ile imtihan imtihanların en ağır olanıdır. Bunu yazarken aklıma sabah Siverek'te trafik kazasında vefat eden 8 aylık Aleyna bebek geldi. Allah annesine, babasına ve kardeşlerine sabır versin. Her ölüm zordur ama en zor olan ölüm bebek ölümleridir. Nice trafik kazasında küçük bebek ve çocukların cesetleri ile karşılaştım. Her gördüğüm çocuk cenazesinde sürekli empati yaptım. Ölen çocuğu kendi çocuğum olarak telakki ettim.

Bir keresinde Ramazan Bayramı öncesinde Siverek Devlet Hastanesine giden bir otomobil, hastaneye varmadan şarampole yuvarlanmıştı. Kaza yerine gazeteci arkadaşlarla gittiğimde sürücüyle birlikte bir kadın ve çocuğun vefat ettiğine şahitlik ettim. Yaralı bir çocuğunda gögsü açılmış ve kendisine kalp mesajı yapılıyordu. Bu manzara karşısında oturarak ağladım ve küçük çocuk için "Yasin-i Şerif" ezberimde olduğu kadarıyla okudum. Küçük çocuk, ambulansla hastaneye götürüldü ama vefat etti. Sonradan öğrendim ki vefat eden çocuk, çok sevdiğim bir abimizin çocuğuymuş!

Evet can ile imtihan zordur ama Rabbimiz her acıya yetecek "sabır kuvveti" insana ihsan etmiştir. Yeterki insan Allah'ın verdiği "sabır kuvvetini" sağa sola dağıtarak heba etmesin. İnsan, ölen çocuğunun kuş olup cennete uçtuğunu düşünmelidir. Vefat eden çocuğunun kendisi için ahirette zahire olacağını bilmelidir. Cennette yine küçük yavrusunu sonsuza kadar seveceğini düşünmelidir.

Yine Siverek'te kanser hastası bir esnaf, yaşadığı acıya dayanamayarak av tüfeği ile inthar etmişti. Elbet hastalıklarla imtihan kolay değildir. Kimi insanların kendisine isabet eden hastalıktan dolayı yıllarca hastanelerde yattığını biliyorum. Bazı hastalar bazen öyle tarifsiz acılar çekiyorlar ki ilaç ve ağrı kesici iğneler bile sızlayan bedenin acısını dindirmiyor.

Hazreti Eyüp'ün (Aleyhi Selam) çok ağır hastalıklarla  imtihan olduğunu herkes bilir. Yine en büyük musibetlere  Peygamberler ve salih insanlar düçar olmuştur. Allah katında başa gelen hastalıklara sabır etmek Allah katında büyük bir ibadettir.

Bazı hastalıklardan ölenlerin şehid olduğuna dair müjde vardır. Hastalıklara bu perspektifle baktığımız zaman başımıza gelen hastalığın hafiflediğini ve şeytani vesveselerin azaldığını göreceğiz.

Bu yazı 1464 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum