Bugün Müslüman coğrafyanın hali yürek yakıcı... “Perişan” kelimesi bile yaşanan acıyı anlatmaya yetmiyor. Evlerinden sürülen, ülkesinden göçe zorlanan , şehirleri yakılıp yıkılan, çoluk çocuk demeden katledilen, açlıkla sınanan, onuru çiğnenen, evsiz kalan milyonlarca Müslüman...
Ve diğerleri... Sessizliğe gömülmüş, kasap önünde sırasını bekleyen koyunlar gibi. Sıra kimde, ne zaman gelecek bilinmiyor; ama herkes sırasını bekliyor. Peki, nasıl bu hale geldik?
Müslümanlar Allah’tan uzaklaştı, Resûl’ün izinden saptı. Birbirini düşman bellemenin yollarını ararken, ümmet parçalandı. Mezhepler kılıç, aidiyetler zindan oldu. Herkes “biz” derken, “biz” unutuldu. Parça parça edildik ve her parça kolayca yutulur bir lokma haline geldi.
Bugün o lokmaları, emperyalizmin pençeleriyle beslenen işbirlikçiler, siyonizmin hizmetkârları birer birer yutuyor. Kimi sözde yönetici, kimi örgütlerin başında, kimi ekonomik düzenin efendisi… Ama hepsi aynı masada, aynı oyunun piyonları.
Zulüm var… Ama ses yok. Çığlık var… Ama yankı yok. Özgürlük naraları bir anda susuyor, insan hakları savunucuları kayboluyor. Neden mi? Çünkü ölen, ezilen, hor görülen Müslüman. Onun canı, onun hakkı kimsenin gündeminde değil. Kuklalar ise düzeni efendilerine göre kuruyor; kendilerinden olmayana nefes bile çok görülüyor.
Bakın Suriye’ye... Her gün bombalanıyor. İsrail saldırıyor, ama Suriye’den bir beyan yok. Çünkü oyun büyük, çünkü güç kimin elindeyse hak da onunmuş gibi gösteriliyor. “Dürzileri koruyoruz” deniyor ama mesele başka. Mesele, güç kimdeyse söz de onun ağzından çıkıyor olması.
Peki Müslümanlar? Neden Müslümanları koruma adına bir birlik kuramıyor? Çünkü iman sarsılmış. Kukla yöneticiler, yalnızca Müslümanların bedenini değil, ruhunu da esir almış. Allah’tan uzak düşürüldükçe dünya tatlı; ahiret unutuldukçs menfaat kutsal olmuş.
Dün, Osmanlı küfrün karşısımda dimdik duruyordu. Adaletiyle, merhametiyle, korkusuzluğuyla. Bugün ise İslam coğrafyası, küresel güçlerin maşası haline geldi. Hem de en acı, en utanç verici şekilde…
Allah sonumuzu hayreylesin… Ama bu gidişin hayra çıktığına dair bir iz yok. Mezheplerle bölünüp birbirimize düşman oldukça, çıkar kavgaları dinin önüne geçtikçe, helal haram ayırt edilmeden yönetildikçe bu çöküş devam edecek.
Kurtuluş, Allah’a dönüştedir. Birliğe sarılmakta, adaleti ayağa kaldırmakta, kardeşliği yeniden hatırlamaktadır. Aksi halde, sıranın bize gelmesini beklemekten başka yapacak bir şeyimiz kalmayacak…


FACEBOOK YORUMLAR