1800’lü yıllardan itibaren, İslam toplumlarında dini değerlerin sistemli bir şekilde zayıflatılmaya başlandığı görülmektedir. Bu süreçte, İslam dini özellikle dış güçler ve ideolojik yapılar tarafından tehlikeli bir unsur gibi gösterilmeye çalışılmış, toplumsal yapılar bu algı üzerinden dönüştürülmüştür. Bu bağlamda, Siyonist ideolojinin etkili bir araç olarak kullanıldığı ve toplumları İslam’dan uzaklaştırmak için çeşitli stratejilerin uygulandığı ileri sürülebilir.
İslami Değerlerin Zayıflaması ve Sonuçları
İslam dünyasında yaşanan parçalanma ve gerilemenin temelinde, Müslümanların kendi dini sorumluluklarını yerine getirmemeleri ve ilahi emirlerden uzaklaşmaları yer almaktadır. Kur'an-ı Kerim'de yer alan cihat, adalet, birlik ve kardeşlik gibi temel ilkeler, Müslümanların yaşam pratiğinde etkisiz hâle getirilmiştir. Bu durum, Müslümanların içsel olarak zayıflamasına, nefislerine ve dünyevi menfaatlere yönelmelerine yol açmıştır. Sonuç olarak, İslam ümmeti düşman karşısında direncini kaybetmiş, birlik ruhunu yitirmiştir.
Uluslararası Siyaset ve Çifte Standartlar
Günümüzde, başta ABD olmak üzere bazı Batılı devletlerin İsrail’e verdiği koşulsuz destek dikkat çekicidir. Uluslararası hukukun temel ilkeleri, İsrail söz konusu olduğunda sıklıkla görmezden gelinmekte; sivillerin öldürülmesi, toprakların işgali ve insan hakları ihlalleri cezasız kalmaktadır. Öte yandan, benzer eylemleri gerçekleştiren bir İslam ülkesine karşı sert yaptırımlar uygulanmakta, bu da uluslararası hukuk sisteminin tarafsızlığını sorgulanır hâle getirmektedir.
Ortadoğu’daki Durum ve İslam Ülkelerinin Konumu
Ortadoğu coğrafyasında, Müslüman ülkelerin büyük bölümü iç çatışmalar, dış müdahaleler ve siyasi istikrarsızlıklar ile karşı karşıyadır. Irak, Suriye, Yemen ve Libya gibi ülkeler, zengin yeraltı kaynaklarına rağmen iç savaşlar ve dış müdahalelerle yıkıma sürüklenmiştir. Bu durumdan yararlanan bazı küresel aktörler, bölgeyi hem ekonomik hem de siyasi anlamda kontrol altına almış durumdadır. İsrail’in bu süreçte izlediği yayılmacı politika ve saldırgan tutum da bu boşluktan beslenmektedir.
İslam Dünyasına Düşen Sorumluluk
Bugün Müslümanlara düşen görev, kendi inanç sistemlerine geri dönerek yeniden bir uyanış gerçekleştirmektir. Bu uyanış sadece ibadetle sınırlı olmamalı; eğitim, adalet, bilim, üretim, savunma ve sosyal adalet alanlarında da köklü dönüşümler gerçekleştirilmelidir. Müslümanlar ya Allah’ın emirlerine uyarak güçlü, onurlu ve adil bir toplum kuracak ya da sömürü düzeninin bir parçası olarak hem bu dünyada hem de ahirette ağır bedeller ödeyecektir.
Sonuç
İsrail’in bugün pervasızca hareket edebilmesinin ardında yalnızca askeri gücü değil, İslam dünyasının dağınıklığı, dışa bağımlılığı ve zayıf durumu yatmaktadır. Siyonist ideoloji, sadece bir işgal politikası değil; aynı zamanda kültürel, siyasi ve ekonomik bir kuşatma stratejisidir. Uluslararası hukuk sisteminin zayıflığı ve çifte standartları da bu süreci beslemektedir. Ancak çözüm, dış aktörleri suçlamakla sınırlı kalmamalı; İslam dünyası kendi içine dönerek yeniden bir diriliş sürecini başlatmalıdır.


FACEBOOK YORUMLAR