ARKADAŞIM HALİT
8.BÖLÜM
Halit ile arkadaşlığımız kardeşten öteydi. Ayrılmaz ikili olmuştuk. Mahallede kurduğumuz bütün oyunlarda Halit ile hep aynı grupta yer alıyorduk. Aramızda gelişen kardeşlik sayesinde aile bireylerimiz de birbirine ısınıyordu. Rahime Abla annemi öz kardeşi gibi sayıp seviyordu. Halitin küçüğü Hamza, kardeşim Saitle sağlam arkadaş olmuşlardı.
Diğer mahallelerin çocuklarıyla arada kapışanınca hemen birbirimizin imdadına Hızır gibi yetişirdik. Halit güçlü kuvvetli bir çocuktu. İnanılmaz bir enerjisi vardı. Kimse onu güreşte alt edemezdi. Halit rakibini bir-iki sallayıştan sonra ani bir hareketle yere seriyordu hemen. Mütevaziydi. Gücünü arkadaşlarına karşı bir üstünlük gibi görmezdi. Üstüne gidilmedikçe uysal ve efendi bir çocuktu. Bazen sokakta yürürken yüksek sesle bir şeyler mırıldanırdı. Yeşil gözleriyle insanlara baygın baygın bakar bazen de gözlerini açıp açıp kapatırdı. Onu bilmeyen, tanımayanlar onun bu tiklerine bakıp uykusuz kaldığını düşünebilirlerdi. Halit solaktı. Hep sol elini kullanırdı. Onun sol eliyle topacı büyük bir hızla yere çalması bize çok tuhaf geliyordu. Belki de Halitin gücü ve kuvveti onun solak oluşundan geliyordu. Mesela topaç çevirmede hiçbirimiz onunla boy ölçüşemezdik. Bizim topaçlarımız birkaç turdan sonra acemi sarhoşlar gibi sağa sola yalpalayıp yana yıkılırken, onun topacı uzun bir süre kendi etrafında döner ve herkesi kendine hayran bırakırdı. Halitin parasına kıyarak Hemo Tırkın, Şeytan Küçesindeki atar dükkânından satın aldığı renkli topacı hepimizi fazlasıyla kıskandırırdı.
Mahallemi seviyordum. Birkaç aile dışında komşularımızın çoğu köylü kökenliydi. Büyük çoğunluğu Zazaca konuşuyordu. Çocuklar yüzünden ara sıra yaşanan ufak tefek tartışmalar dışında, mahalleli birbirleriyle iyi anlaşıyor ve iyi geçiniyordu. Bağ bostan zamanı kadınlar birbirlerinin yardımına teklifsiz koşuyordu. Özellikle bağ bozumu zamanında mahalleli yardımlaşma konusunda yekvücut oluyordu.
Bizim evin tam karşısında Yaşonun Evi dediğimiz evde kendi halinde esmer tenli, şoför biri kalıyordu. Sanırım bu evde daha önce Yaşonun kendisi oturuyordu. Başka bir yere taşınınca evi kiraya vermişti. Yanılmıyorsam Yaşonun Halitlerle yakın bir akrabalık bağı vardı. Yaşonun çene bölgesinde bir yara izi vardı. Bir yanık yarasıydı bu. Bu da yetmezmiş gibi bir de sara hastalığıyla başı dertteydi. Sık sık sara nöbetleri geçiriyordu.
Yaşanun Evini kiralayan şoför işi gereği bazen günlerce eve uğramıyordu. Adamın üçü kız biri oğlan dört çocuğu vardı. Oğlan çocuğunu üç kızın ardından bulunca anne ve babası onu el üstünde tutuyorlardı.Ailenin ilgi odağı olan bu şanslı çocuğun ismi Abdulkadirdı. Hafızamı gereğinden fazla zorlamama rağmen ailenin reisi durumunda olan babanın ismini bir türlü hatırlayamadım.Bu yazıyı okuyanlardan birisi keşke bu aileyi yakından tanısa da bana isimlerini bir bir yazsa diyorum.
Bu aileyle uzun yıllar dostluğumuz ve seviyeli bir komşuluk ilişkimiz oldu. Daha sonraları Yaşo bu evi Hop Köyünde oturan Heci Hıdır isimli birisine satınca kiracı durumunda olan bu aile başka bir mahalleye taşındı.
.
Evimizin önünden geçen caddenin karşı tarafında sırasıyla Ali-yé Qerece, Ali-yé Sak ve Şéxo-yé Pehlivanın evi bulunuyordu. Bu ailelerin çocuklarıyla mahalle arkadaşıydık. Siverekin yerlilerinden olan bu üç ailenin kendilerine göre birer hayat hikâyeleri vardı. Komşuluk ilişkilerinde hepsi saygın insanlardı. Ali-yé Qerecenin köyünden hatırı sayılır bir geliri vardı. Bu geliri sayesinde mahallemizin en varlıklı aileleri arasında yer alıyorlardı. Mahallede sadece onların traktörü ve cipi vardı. Varlıklı olmaları onların sosyal yaşamlarına da yansıyor, Ali yé Qerece ve karısı Rahime Abla mahalleli tarafından sevilip sayılıyordu. Ali Amca ilerleyen yaşına rağmen sokakta karşılaştığı her insanla samimice merhabalaşır, ayrım yapmadan herkese yakınlık gösterir, hürmette kusur etmezdi. Çarşıya gidiş gelişlerde yolda karşılaştığı çocukları sever ve onlarla şakalaşırdı. Mütevazı ve alçak gönüllüğü sayesinde tüm mahalleli ona hayrandı.
Devam edecek...
Kadir Büyükkaya / Holland
FACEBOOK YORUMLAR