Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

UZAK DİYARLARI YURT EYLEDİK-15.BÖLÜM

29 Haziran 2018 - 20:18

15. BÖLÜM


 


Necmettin abinin “Dostluğu, arkadaşlığı önemseyin zira her insan sahip olduğu sosyal çevresi kadar insandır” ilkesinden hareketle kısa bir süre içinde Hollanda’da  kendime kayda değer bir dost çevresi edindim. Kimi arkadaşlarla Necmettin abi üzerinden, bazılarıyla da kendi çabalarımla tanıştım. Necmettin abi üzerinden tanıştığım güneyli Kürtleri konumları gereği önemsedim. Çoğu üniversitede eğitim gören bu dostlardan bir şeyler öğreneceğime inandım. Aralarında kimileri vardı ki benim için çok özel, çok değerliydiler. Bunlardan birisi derin siyasi öngörüsüyle herkesin saygısını, takdirini kazanan  Fuad Hussein, diğeri bütün yaşamını dağlarda mücadele içinde geçiren, herkesin yakından tanıdığı Nebez Mahmut’tu. Nebez Mahmut, 1974’lerde İran sınırına yakın Zozık dağında uğradığı bir napalım saldırısında ağır yaralanmış, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen yaraları tam olarak iyileşmediğinden Mam Celal Talabani tarafından tedavi amacıyla özel olarak Hollanda’ya gönderilmişti.


 


Amsterdam’da yaşayan Dr. Çiya Nuri Abbas, Ali Aziz, Tahir Berwari, Feridun, Ruken; Maastricht şehrinde yaşayan Dr. Cemil Şeref; üniversitesiyle tanınan Leiden şehrinde kalan Mahmut Murat, Wuriya Karadağ; Almanya sınırına yakın Arnhem’de yaşayan  Kak Arif, değerli eşi Zekiya xan Amedi ve isimlerini tek tek sayamayacağım daha birçok saygın dostum vardı. Bu değerli dostlarımın her birisinin zamanında  bana çok büyük yardım ve katkıları oldu. Kimim kimsemin olmadığı bir ülkede bütün sorunlarımla yakından ilgilenip desteklerini esirgemediler. Saygıdeğer dostum Tahir Berwari bir keresinde Şam’a gittiğinde Necmettin abi kendimi geliştirmem için bir koli kitabı bana onunla göndermişti. Necmettin abinin okuyup önemli yerlerini kalemle çizdiği o kitaplardan bazılarını  halen kutsal bir emanet gibi kütüphanemde saklıyorum. Tarihi Diyarbakır ziyareti sırasında Mesut Berzani’nin yanı başında duran ve onun siyasi danışmanlığını yapan  Fuad Hussein, sıkıntılı zamanlarda bana hep destek oldu. Onun bilgi ve deneyimlerini her zaman önemsedim. Necmettin abinin, “Çevrende bulunan bu değerli insanların tecrübelerinden mutlaka yararlanmalısın“ tavsiyesine uyarak, Fuad ağabeyin deneyimlerinden hep yararlanmaya çalıştım.


 


Güneyli Kürtler dışında Hollanda’da epey dostum ve arkadaşım oldu. Bunların bazılarıyla tesadüfen tanıştım. Bazılarıyla daha önce tanıştığım arkadaşlar vasıtasıyla bir araya gelip dost oldum. Amsterdam’da birkaç ay zorunlu olarak kaldığımız Cok  Oteli daha ilk günden dostlarımızın ve arkadaşlarımızın uğrak yeri oldu. Daha sonra çocukluk arkadaşım Hasan’la Prinsengracht adresinde kiraladığımız odamıza  taşınınca biraz daha rahatladık ve mütevazı odamızı gelen giden bütün arkadaşlarımızın hizmetine soktuk. Evimizin kapısını günün her saatinde dostlarımıza açık tuttuk. Gönül kapımızı dost ve arkadaşlarımıza ardına kadar açık bıraktık. Çay-kahve eşliğinde saatler boyu yürüttüğümüz sıcak ve samimi sohbetler bizi fazlasıyla rahatlatıyordu. Anadan babadan, eşten dosttan uzak diyarlarda sırtımıza binen ayrılık hasretini, hileden hurdadan arınmış gerçek dostlarımızın yürek sıcaklığıyla giderdik. Uzun lafın kısası yabancısı olduğumuz bir diyarda bazen biz dayandik dostlarımıza, bazen  onlar  dayandı bize.


 


Gelip gidenler arasında dostluk konusunda katıksız olanlar da vardı, kafasında kırk tilkiyle dolaşanlar da. Dürüst olan dostlarımızla çok samimi,  uzun ömürlü, saygın ilişkilerimiz oldu, bazılarıyla bu yakınlığımız halen devam ediyor. Sosyal ve kültürel dejenerasyona uğrayan, hal ve davranışlarıyla bana Siverek’teki çingenleri hatırlatan bazı kurnaz tiplerle ilişkilerimize erkenden sınırlama getirdik. Prinsengracht’taki evimize gelip giden iyi, kaliteli dostlar sayesinde yalnızlık belasının başımıza musallat ettiği kasvetli havadan sıyrılmaya çalıştık. Fedakarlığı ve anlayışı şiar edinen dostlarımızla çok değerli anılarımız oldu. Her hatırladığımda hüzünlendiğim bu arkadaşlar arasında  kimler yoktu ki! Batmanlı Abdullah Gök, Ankara Kürtlerinden Aydın Yılmaz, Adnan Dalkıran; Niğde sürgünü Ozan Zınar, Serhat boylarından Remzi Hoca, elindeki eğitim enstitüsü diplomasıyla Amsterdam sokaklarını çöplerden temizlemeye memur edilen Karslı Binali Ustabey, Dersimli Haydar Hoca ve isimlerini tek tek sayamadığım daha birçok insan!  Özlem ve yalnızlık belasıyla boğuştuğum günlerde bana yoldaşlık, yarenlik eden bu kişilerle ilgili acı tatlı anılarımı sırası geldikçe sizlerle paylaşmaya çalışacağım.


 


Size önce arkadaşım Abdullah  Gök’ten, namı diğer Apo’dan  bahsedeceğim. Apo’yla olan kadim dostluğumuz öyle bir iki kelimeyle geçiştirilecek sıradan, basit bir dostluk değildir, bunu peşinen belirtmemde yarar var.


 


Geçmişi otuz sekiz yıl öncesine dayanan bu dostluğun temeli zamanında çok sağlam atılmıştır. Dostluğumuzun temeline harç konulurken emek, fedakarlık, özveri, iyi niyet, dürüstlük gibi insani özellikler esas alınmış ve bu malzemeden istifade edilmiştir. Böyle olduğu için de aradan bunca yıl geçtiği halde dostluğumuz, kardeşliğimiz en ufak bir değer kaybına uğramamıştır, aksine sürekliliğini korumuş, bir milim olsun rayından sapmamıştır.


 


Hiçbir kişisel çıkar hasebiyle kirletmeye tenezzül etmediğimiz, yıpratmaya kıyamadığımız uzun erimli bu saygın dostluktan geriye her ikimizin  her zaman gurur duyacağı örnek bir dostluk, değerli anılar, hilesiz hurdasız bir kardeşlik kalmıştır. Çocuklarımıza  miras  bıraktığımız bu dostluk seksenli yılların çetin günlerinden bugüne tabii ki öyle kolay ulaşmadı. Bu konuda gösterilen olağanüstü fedakarlıklar vardır. Apo kardeşimle olan bazı anılarımı sizlerle paylaştığımda sarfedilen emeklerin büyüklüğünü daha iyi anlayacaksınız. Apo’yla olan anılarımı biraz daha öne çıkarıp detaylandırmasam bu ona büyük bir halsızlık olur. Ona ve değerli eşi Şükran kardeşime  karşı olan saygımı, sevgimi, samimiyetimi ve vefa borcumu kelime kelime ifade etmesem vicdanımı rahatlatamam. Bazı anılarım diyorum çünkü Apo’yla olan anılarımız o kadar çok ki! Hepsinden bir bir söz etmeye kalkışsam bir-iki cilt kitap yazmam gerekecek. Böyle bir şeyi en azından şimdilik göze alamadığımdan Apo’yla olan belli başlı anılardan söz etmekle yetineceğim. Kimbilir günün birinde belki kazaren elime daha uygun bir zaman geçer ve kalkar Apo’yla olan anılarımın tümünü yazıya dökerim. Böylece gerçek dostluk nedir, ne değildir herkese göstermiş olurum ve insanlar anlatığım şeylerden kendince dersler çıkarırlar.


 


 


Devam edecek...


 


 


 


 


Kadir Büyükkaya / Hollanda


[email protected]

Bu yazı 2669 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum