ÖFKEM DAĞLARDA MAHPUS
Kar tipi deryasında mahsur
Bir babayım ben
Sırtımda titrek
Bir yürek taşırım
Üşüdükçe üşüyen
Üşüdükçe tükenen.
Süphan Dağı
On yerinden birden kanar
Utanası bu halimden.
Siyabend ile Xecé
Derinden inler
İçine tükürülesi bu kaderime.
Sahipsizlik diz boyu
Kimsesizlik çeşit çeşit
Dağlara hapsedilen
Van deryasıdır
Kudurur için için
ve
Lanet yağdırır
Bu rezil Dünyanın
Gelmişine geçmişine.
Bildik yollar geçit vermez
Dört bir yanım
Sis boran içinde
Öfkem dağlarda mahpus
Çığlığım bana döner
Esiriyim kara kışın velvelesine
Bir ceset hamalıyım ben
Kalmışım bir başıma
Kimsecikler görmez halimi
Haykırmak gelir içimden
Bak gör hallerimi ey insanlık
Bak ne hallerdeyim?
Lâkin yalvaramam
Yalvarmanın, yakarmanın
Derde derman olmadığını
Yaşlı ve yorgun tarihimden
En iyi ben bilirim.
Kaç zemberi kış
Kaç acımasız çığ
Kaç velvele
ve kaç
Kar tufanı koptu bu yollarda
Bir ben
Bir de Allah bilir
Bu coğrafya.
Sırtımda yamalı bir torba
İnce mı ince
Kar, buz içinde
Dona kalmış bir can taşırım içinde
Hasta mı hasta.
Yürek sıcaklığım çaresiz
Kurduğum her cümlede
Leblebi-şeker
Büskivi-lokum
Yeşil-kırmızı balonlar
Ve
İçi pamuk, lastik çizmelerden
Söz ediyorum.
Bir de yeni esbablar, güzel libaslar.
Şahanım sever diye
Şehirde kebap yemeyi,
Üstüne kola içmeyi de
Vaad ediyorum
Can ciğerime.
Karlı gecelerin
Belalı yürüyüşlerinde
Bedeni esir alan uyku hali nedir ?
İyi bilirim!
Böylesi zamanlarda
Uyku sıcaklığı
Ölüme yollanan bir tebessüm
Yaşama miras bir elveda öpücüğü
ve
Azraile verilen bir işmardır
Yavrum, bunu nerden bilecekti?
Bitkin beden,
Yorgun gözler
Uykuya göz kırptığında
Ölüm kapıda amade demekti
Muharrem bunu bilmezdi.
Korkulan olmuştu sonunda.
Şeker-libas keyfi
Kebap-kola vaadi
Çizme-balon sevinci
Hiçbir parlak vaad alamıyordu
Şirin uykusundan yavrumu
Göz kapakları ağırlaştıkça
Derin iniltiler inişe geçmişti
Sessizlik Zağros gibi
Hareketsizlik Herekol gibi
Sırtıma binmişti.
Uyku ve ölüm
Şekerin tadına
Desenli libasların sevincine,
Kola ve kebabın cazibesine üstün gelmişti.
Gökyüzünün maviliğine balonlar uçurmak
Artık hiç olmayacaktı yavrumun hayatında
O çok sevdiği
Bayram şekerleri
Bir daha hiç taşınmayacaktı cebimde.
Can attığı o kebaptan
Bir daha almayacaktım ağzıma.
Kar, beyazdı
Dondurma da öyle.
Sırça köşklerde oturanlar
Çocukların dondurmasına
Hüzün ve keder bulaştırdılar.
Artık onu da yiyemeyecektim.
Gazete ve televiziyonlar
Akşam haberlerinde
Kar fırtınasının üstün
Galibiyetini ilan ediyordu
Yedi cihana
Makine -motor sesleri arasında.
Ve
Bir babanın mağlubiyetini
Duyuruyordu dünyaya.
Oysa biz
Kara kışa değil
Kar zülmünü bize reva gören
Hesap-kitap sahibi
Efendilere yenilmiştik.
Mağlup olan beşer
Kaybeden insanlıktı
Biliyor musunuz?
Çok bilenler
Kişi başına düşen
12 bin dolarlık
Safi gelirden bahsediyordu
Bu memlekette
Çok çirkin ve çok hayasızca.
Leblebi-şeker
Lastik çizme
Ve renkli balonlar
Yoktu hayatımızda artık
Anlıyor musunuz?
Kadir Büyükkaya\ 08.02.2014
FACEBOOK YORUMLAR