Osman İzol

Osman İzol

asitiya_gel@hotmail

UMURSAMAZLIK VE SORUMLULUK ÜZERİNE

28 Şubat 2011 - 22:00


  
Biz kimin için yaşıyoruz? Başkaları için yaşamak bize mutluluk veriyor mu gerçekten. Ya da ne diye başkaları için yaşıyoruz. Özerinde yaşadığımız bu kara parçasında ne kadar yer kaplıyoruz ve neye güç yetiriyoruz?

 Nasıl yaşayacağımız ile ilgili karar verenler ile bizi yaratan Allah'ın kaide ve kuralları arasındaki seçimimiz ne kadar bize ait?  Verdiğimiz kararların arkasındaki itici güç kime ait? Umursamazlık, bana necilik ve korkaklığın toplum ahlakına dönüşmesi bizi üzüyor mu acaba?

    Hem insan neden umursamaz bir tutum takınır ki?  Gerçekler çok mu karanlık da kalmış? Ya da şöyle mi demek gerekir, gerçeklerden kaçmak çok mu kolay?

Hani vurduk mu yıkan, tuttuk mu koparan ve yapıştık mı da bırakmayanlardık. Hiç hesabını yapmadığımız, umurumuzda bile olmayan küçücük bir gerçeğin karşısında, öte âlemde büyüklüğümüzün yıkılacağını bilmemiz bizi üzer mi gerçekten?

    Ya vicdan; onu nereye koymalı,  vicdan pazarlık konusu olur mu acaba? Yani bir menfaat karşılığında vicdanlarımızı susturmak mümkün mü? Çevremizde olup bitenler,  dünyada olup bitenler bizi ne kadar ilgilendiriyor? Olan bitenlerin bizimle hiç mi alakası yok?

    Hani yeryüzünün halifeleriydik. Hani yeryüzü bize emanetti. Allah insanları şerefli varlık olarak yaratmamış mıydı? Ama şerefli varlık olan insanlar, birbirlerini ezmek için bütün değerlerden vazgeçiyor, zulmediyor, empati kurmuyor, kendisinden başka her şeyi elinin tersiyle itiyor.

Ama bunu yaparken de her şeyin etkisi altına girdiğini unutuveriyor. Allah’ın durmasını istediği yeri yakıp yıkıyor, bozuyor, her şeyi kendi nefsinin isteğine uydurmaya çalışıyor, böylelikle yüzlerce gereksiz ve sahte değerleri kendi hayatının merkezine koyuyor ve bir anlamda kendimize zulmediyoruz.

Evet; bize biçilen kısacık bir ömür ve koca bir sorumluluk arasında Allah'ın durmamızı istediği yer neresidir? Bunu merak etmeliyiz, araştırmalıyız ve soruşturmalıyız. Kendimize bu tür soruları sormadan hayatı yaşamak zor olsa gerek. Çünkü Allah şöyle buyuruyor; 
“Göğü, yeri ve ikisi arasındaki varlıkları ve imkânları, biz boş yere yaratmadık. O, inkârda ısrar edenlerin düşüncesi ve inancıdır. Onun için, vay kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden ateşe girecek kâfirlerin haline!” (SAD 27)
   
Yaratıcı olan Allah kaidelerini merkeze alarak yaşamamızı istiyor. Allah’ı merkeze alan bir yaşan ve duruş… Böyle bir duruş öncelikle kendi kurtuluşumuz için ve bütün insanlık için olması gereken bir duruştur. Yani kendimiz olmalıyız. Kendimiz olduğumuz oranda hakikate yakın olacağız. Gerçeğe yakın olacağız ve verdiğimiz karaların arkasında Allah’a teslim olmuş iradelerimiz olacaktır. İşte o zaman mutlu oluruz. Gereği gibi iman eden ve iman ettiği gibi yaşamak dileği ile…

Bu yazı 1112 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum