Kadir BÜYÜKKAYA

Kadir BÜYÜKKAYA

[email protected]

"VENGé ROYİ".. 4.BÖLÜM (RÖPORTAJ)

20 Ekim 2015 - 17:19

VENGé ROYİ


Fırat’ın sesi


4.BÖLÜM...



 


 


 


SERPİL ASLAN: Ve böylelikle Mikail Aslan’la buluşmaya karar veriyorsun, öyle mi?


 


KADİR BÜYÜKKAYA: Evet, aynen öyle...


 


Mikail Aslan’ı yakından tanımıyordum. Fakat onu yakından tanıyan birisiyle çok yakın dosttuk. Günün birinde bu dostumla sohbet ederken kendisine Şıvan Perwer’le olan sohbetimizi ve onun Mikail Aslan için sarf ettiği olumlu şeylerden söz ettim.  Dostum Ali Haydar Umut beni dinledikten sonra: “İstersen bu meseleyi Mikail Aslan’a götürebilirim” dedi. Önerisine sıcak baktım.


 


Dersimli değerli dostum Ali Haydar sorumluluk duygusuyla hemen Mikail ile ilişkiye geçerek durumu kendisine izah ediyor. Ali Haydar’ın anlattıklarını önemseyen Mikail Aslan uygun bir zamanda görüşebileceğimizi söylüyor. Çok geçmeden Mikail Aslan Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen bir gecede sahne alacağını, istemem halinde orada kendisiyle görüşebileceğimizi Ali Haydar dostum aracılığıyla bana bildiriyor…


 


Mikail’in belirlediği gün ve saatte Köln’e gidiyorum. Türk sol hareketlerinden bir grubun düzenlediği gecenin yarısına gelindiğinde yarım saatlik bir ara veriliyor. Bu aradan istifade ederek Mikail ile ayaküstü bir şeyler konuşuyoruz. Farklı coğrafyalardan bir sürü insanın her gün kendisine onlarca beste ulaştırdığı Mikail Aslan bir kulağı çevresini saran hayranlarında, bir gözü imza ve fotoğraf isteyen gençlerde kendisine aktardıklarımı anlamaya çalışıyordu.


 


Mikail programa çıkmak için sahneye yönelirken bana telefon ve elektronik posta adresini verdi: “Tamam Kadir dostum, sen bana bir iki besteni kayıt altına al ve onları bana internet üzerinden gönder ben gözden geçiririm“ dedi.


 


Ben de: “Mikail arkadaş benden bestelerimi kayıt cihazına almamı istiyorsun, ben sanatçı değilim ki sana bestelerimi okuyup göndereyim. Bir gün bir yerde buluşabilseydik sana birkaç bestemi okur siz de bir fikir edinmiş olurdunuz “ dedim.


 


Mikail: “Yok yok siz bir ses kayıt cihazına okuyun ve onları internet üzerinden bana ulaştırın” diyerek sahneye yönelip gitti.


 


Hollanda’ya döndükten hemen sonra çok sevdiğim bir yakınımın Ekrem Karahan’ın ölümüyle sarsılıyorum ve Mikal Aslan’ın benden istediği besteleri gönderemedim.  Bir müddet sonra Mikail Aslan’dan bir mail aldım.  Mikail söz verdiğim halde kendisine bestelerimi göndermediğim için bana sitem ediyordu. Mikail’e yanıt yazarak kısa bir zamanda verdiğim sözü yerine getireceğimi söylüyorum. Yaşadığım birtakım sıkıntılardan dolayı verdiğim sözü ne yazık ki yerine getiremiyorum.


 


Bir zaman sonra Paris’te katledilen üç kadın devrimcinin cenaze töreninde Mikail Aslan’la bir tesadüf sonucu yan yana geldik.  Yürüyüş sırasında yaptığımız sohbet sırasında söz verdiğim halde kendisine besteleri göndermediğim için Mikail Aslan’ın haklı eleştirisine maruz kaldım. Gerçi benim bu konuda kendime göre birtakım gerekçelerim vardı ama bunlar beni tamamıyla beni haklı çıkaracak mazeretler değildi.


 


Birbirimizden ayrılırken: ”Tamam Mikail” dedim, “ kesinlikle besteleri göndereceğim!”


 


Hollanda’ya döndükten sonra birkaç bestemi nasıl seslendireceğimi ve bunları internet üzerinden Mikail’e nasıl ulaştıracağımı düşünürken Mikail beni telefonla aradı. “Benim gelecek hafta Hollanda’nın Amsforort şehrinde bir konserim var, müsait olmanız halinde konserden önce birkaç arkadaşla birlikte sana uğramak istiyorum” dedi.


 


Severek kabul ettim.


 


Mikail Aslan belirlenen gün ve saatte üç müzisyen arkadaşıyla eve geldiler.  Mikail Aslan’ın ilk sözü: “Bak sen besteleri göndermedin, biz kalkıp geldik” oldu. Mikail’e besteleri neden gönderemediğime dair gerekçelerim tekrarlayacağıma kendisinden özür dilemeyi daha doğru bulup, ondan özür diledim.


 


Kısa bir hoş beşten sonra sıra yılan hikâyesine dönen bestelerime geliyor. Mikai Aslan benden bir iki parçayı söylememi istedi. Beğendiğim birkaç bestemi kendi sesimden okumaya başladım.  Ben besteleri okurken Mikail ile birlikte gelen Alman müzisyenin beni can kulağıyla çok dikkatli şekilde dinlemesi dikkatimden kaçmıyor. Ben okumayı bitirince Mikail ve arkadaşları kendi aralarında Almanca bir şeyler konuştular.  Mikail Aslan’ın yüzünde belirlenen ifadeden onun memnun kaldığını anlıyorum. Mikail konuyu uzatmadan “tamam Kadir dostum, besteler harika. Gelecek hafta bizim oraya gelecek ve kendine ait bu besteleri bir bir bize stüdyoda okuyacaksın. Bizler de zaman kaybetmeden üzerinde çalışmaya başlayacağız” diye ekledi.


 


SERPİL ASLAN: Mikail Aslan’ın “bizim orası” dediği yer neresi oluyor? Kendisi Avrupa’da mı yaşıyor?


 


KADİR BÜYÜKKAYA: Mikail Aslan’ın “bizim orası “dediği Almanya’nın Frankfurt şehri idi. Mikail’in daveti üzerine birkaç gün sonra Frankfurt’a gittim.  Mikail ve yakın sanatçı arkadaşı Mirza? beni stüdyoya sokup tam 14 beste söylettiler.  Mikrofona olan acemiliğim yüzünden bazı parçaları birkaç kez tekrarlamak zorunda kaldım.  Ben besteleri seslendirirken Mikail birkaç defa yerinden kalkarak beni samimice kucaklıyor. Mikail’in sevinci beni fazlasıyla mutlu ediyor. Kayıt işlemi bitince Hollanda’ya geri döndüm. Yolda Mikail’in ve yanındaki müzisyen arkadaşın memnuniyetini düşündüm. Bestelerin geçer not alması beni fazlasıyla sevindirmişti.


 


Kısa bir süre sonra Mikail Aslan’ın kayıt altına aldığı bestelerimin CD’si adresime geldi. Kopya edilen CD’yi içime sindire sindire dikkatlice dinliyor ve CD bu ham haliyle bile çok şey anlatıyor ve çok şeyler vaat ediyordu bana.


 


SERPİL ASLAN: Böylelikle mi start almış oldunuz?


 


KADİR BÜYÜKKAYA: Besteleri okuyarak topu Mikail Aslana atmıştım. Çalışmalar ilerledikçe, albümün oturtulacağı sanatsal çerçeve netlik kazandıkça yürüttüğümüz çalışmanın değerini ve önemini daha çok anlamaya başladık. Yürüttüğümüz çalışma sıradan, basit bir albüm çalışmasının ötesinde bir şeydi. Mikail Aslan sayesinde piyasaya çıkacak bu albüm çalışması yetim muamelesi gören Zazaca’nın kültür hazinesine önemli bir kazanç sağlayacaktır. Çıkarmaya çalıştığımız bu albüm Siverek ve Dersim arasında bir kültür köprüsü oluşturacaktı. Dersim, Bingöl, Erzincan, Koçgiri ve başka yörelerde yaşayan Zazalar ilk kez Siverek Dımılisiyle klamlar dinleyecekti. Siverekliler Mikail Aslan’ın sanat tezgâhında Siverek Dımılisinin ete kemiğe nasıl büründüğüne tanıklık edecekti. Ve bu tarihi atılım Siverek’te Dımıli müziğine bir çıkış yaptıracaktır diye düşünüyorum.


 


SERPİL ASLAN: Siverek Zazacasiyla Dersim Zazacası arasında ufak tefek farklılıklar olduğunu biliyoruz. Bu durum çalışmalar sırasında sorun oldu mu hiç?


 


KADİR BÜYKKAYA: Ciddi anlamda bir sorun çıkmadı. İki yıl süren bu albüm çalışması sırasında Mikail ile bazen telefonla ve bazen de yüz yüze saatlerce fikir alışverişinde bulunduk. En ufak bir aksiliğe yer vermemek için değişik defalar Frankfurt’a gidip gelmek zorunda kaldım. Siverek Zazaca’sının telaffuzu konusunda en ufak bir sorun yaşamamak için Mikail Aslan bazı parçaları tekrar tekrar okumak zorunda kaldı. Ritim ve vurgularda eksiklikler fark edildiğinde hatır ve benzeri şeyler bir tarafa bırakılarak hemen gerekli müdahalelerde bulunuldu. Bunlar yapılırken en ufak bir kırgınlığa ve en küçük bir bıkkınlığa yol açmadı. ”Her şey vengé royi için” denilerek büyük bir sabır ve özveriyle çalışmalara sarıldık.


 


SERPİL ASLAN: Gördüğüm kadarıyla Mikail Aslan’ın bu işin üstesinden geleceğine dair kendisine büyük güven duymuşsunuz…


 


KADİR BÜYÜKKAYA: Tabii ki güven çok önemliydi. Ve ben Mikail Aslan’a her alanda sınırsız derecede güvendim. Albüm çalışmasının sonuna yaklaştığımızda kimi dostlarım bana ait olan bestelerin telif haklarıyla ilgili Mikail Aslan ile bir kontrat imzalamamı önerdiler. Bunları duyduğumda gülüp geçtim. Mikail Aslan gibi naif ve değerli bir sanatçıyı kontrat için masaya davet etmek ve bu albümle hedeflediğim hiçbir kişisel kaygım olmadığı için kontrat imzalama düşüncesi bana çok çirkin ve saçma geldi. Çok sıradan çıkarlar uğruna dostlukların canına okunduğu, insanların birbirini sıkboğaz ettikleri toplumumuzda, insanlarımıza kontrat ve benzeri şeylere değer vermeyen insanların halen var olduğunu göstermek gerekiyordu. Dolayısıyla ben kontrat vs şeylerle uğraşmayı gerekli görmedim fakat Mikail Aslan görevinin bilincindeydi.


 


Albümün çıkmasına yakın bir zaman kala Mikail Aslan elinde bir tomar kâğıtla benimle masaya oturdu. Kendi eliyle doldurduğu bir sürü belgeyi bana tek tek imzalattı. Bunlar aramızda olması gereken kontratla ilgili belgelerdi. Mikail Aslan varlığından haberdar olmadığım bir sürü hakkımı kâğıda dökerek bana imzalattı. Mikail Aslan’ın önüme koyduğu belgeleri imzalarken insanların güven konusunda bir tomar kâğıda neden bel bağlamaya tenezzül ettikleri konusunda uzun uzun düşündüm.


 


SERPİL ASLAN: Çıkardığınız albümde yer alan on parçadan birisini siz seslendirmişsiniz. Bunu siz mi istediniz, yoksa Mikail mi?


 


KADİR BÜYÜKKAYA: Albümün çıkmasına bir hafta kala Mikail Aslan albümün son haliyle ilgili bana kopya bir CD verdi. Bestelerin sıralaması yapılmış ve son şekli basım için İstanbul’a gönderilmişti. Albüm 7 Nisan 2015 yılında piyasaya çıkacaktı. 29 Mart 2015 tarihinde kızım Gezal ın Paris’te düğünü vardı. Düğüne Mikail Aslan da şeref vermişti. Düğün sırasında Mikail bana yeni bir kopya albüm vererek:  “Kadir Abi, albümün son hali budur. Yarın Hollanda’ya döndüğünüzde yolda dinlersiniz. Ben albümü bu şekliyle İstanbul’a gönderdim”


 


Mikail’den aldığımız CD’yi çantama bıraktım.  Kopya CD’yi daha önce dinlediğim için Mikail’in bana verdiği yeni kopya CD’yi doğrusu merak etmiyordum. Ertesi gün Hollanda’ya doğru yola koyulduğumuzda Mikail’in akşam bana verdiği CD’yi hatırlayarak onu CD çaların yuvasına taktım.  Albümde yapılan ufak tefek değişiklikler hemen dikkatimi çekti.  Fakat en önemli değişiklik ise albümde benim sesimden bir parçanın yer almış olmasıydı.


 


Mikail Aslan sürpriz olsun diye albüme kendi sesimden bir parça bırakmıştı. Aslında Mikail daha önceleri de benden albümde bir parçayı seslendirmemi istemişti. Fakat böyle bir şeyin işim olmadığını söyleyerek kabul etmemiştim. Mikail’in sürpriz olsun diye yaptığı bu değişikliği önceleri biraz yadırgadım.  Fakat daha sonra dost ve arkadaşlardan gelen olumlu tepkiler üzerine benimsedim. Yani anlayacağınız orijinal sesimin albümde olmasını isteyen Mikail’di.


 


SERPİL ASLAN: Albüm çıkar çıkmaz ayağınızın tozuyla Diyarbakır ve Siverek’te birer tanıtım konseri verdiniz. Bu konserlerden de biraz söz eder misiniz?


 


KADİR BÜYÜKKAYA: Albümün piyasaya çıkmasına bir-iki gün kala Diyarbakır Barosu Mikail Aslan’ı bir etkinliğe davet etmişti. Bunu fırsat bilen Siverek ve Diyarbakır’daki dost ve hemşerilerimiz tanıtım etkinlikleri için aynı hafta içinde bizleri Diyarbakır ve Siverek’e davet ettiler. Diyarbakır Siverekliler Derneği ve Siverek Kalkındırma Derneğinin inisiyatifiyle organize edilen albüm ve kitap tanıtım etkinliğine katılmak üzere 1 Nisanda Diyarbakır’a gittim. Mikail benden bir gün sonra Diyarbakır’a indi.


 


Mikail Aslan’ın Diyarbakır’a geldiği günün akşamı yani 4 Nisan günü albüm tanıtım konserine katıldık. Diyarbakır’daki Cigerxun Kültür Merkezinde düzenlenen etkinlik bizi fazlasıyla memnun etmişti.  Etkinliğe tahminlerimizin üstünde bir kitle katılmıştı. Resepsiyon sırasında sohbet ettiğimiz insanlardan albüm ile ilgili duyduğumuz güzel sözler sırtımıza binen iki yıllık yorgunluğu bir çırpıda yok etmeye yetmişti.  Albüm ve kitap etkinliğine ilgi duyan ve bizi onurlandıran insanlar arasında önemsediğimiz birçok dost ve arkadaşımız vardı. Mardin Üniversitesinde Zazaca Kürsüsünde ders veren birkaç öğretim üyesi  bir grup öğrencisiyle birlikte bizi dinlemeye gelmişlerdi. Bu bizi fazlasıyla sevindiriyordu. Mardin Artuklu Üniversitesinden gelen konuklar arasında değerli Zazaca Dilbilimcisi Malmısanıj ve Roşan Lezgin de vardı. Necmettin Büyükkaya’nın eşi Cemile yenge ve kızı Serdıl’ın aramızda olması bizim açımızdan çok önemliydi. Zira hazırladığımız albümü Necmettin Abi’nin anısına adamıştık.


 


Diyarbakır Siverekliler Derneği Başkanı Sayın Burhan Erol’un “şimdiye kadar hep ölülerimizi sahiplendik, bundan böyle biraz da yaşayanlarımızı sahipleneceğiz” diyerek beni sahneye davet etmesi karşısında duygulanmadım desem yalan olur.


 


Sahneye çıkınca albüm ile ilgili Kürtçe bir konuşma yaparak sahneyi Mikail Aslan ve ona cümbüşüyle eşlik edecek olan geleceğin müzisyeni Bawer Karahan’a bıraktım. Mikail Aslan sahnedeki yerini alarak kitleye kısa ama çok anlamlı bir konuşma yapıyor. Mikail Aslan’ın yaptığı net ve anlaşılır konuşma dinleyicilerde hayranlık uyandırdı.  Mikail Aslan’ın sergilediği mütevazı duruşu salonda hazır bulunanları kendisine hayran bırakmıştı.  Sahnede yaptığı kısa konuşma sırasında albümle ilgili kendisine en ufak bir kişisel pay çıkarmadı, her şeyi getirip bana mal etti.  Albümle ilgili yürütülen bütün çalışmaları en güzel ve anlamlı sözlerle ambalajlayıp getirip önüme bıraktı.  Onun bu kibar ve mütevazı duruşu onu gözümde daha çok büyüttü. Fakat bir yandan da beni rahatsız etti. Çünkü biliyordum ki Mikail Aslan’ın bu albümün hazırlanmasında büyük emekleri vardı ve o olmamış olsaydı bu albüm bu şekliyle kesinlikle piyasaya çıkmayacaktı.


 


Mikail Aslan albüm kapağı için yazdığı Zazaca önsözü okuduğunda salonda bulunan dinleyicilerden güçlü bir alkış koptu.  Mikail Aslan’ın albüm kapağı için yazdığı önsöz onun kendinden ne kadar emin olduğunu, tarihsel değerlere ne kadar bağlı olduğunu ve en önemlisi de sanatçı kimliğine ne kadar candan bağlı olduğunu fazlasıyla ortaya koymuştu.  Mikal Aslan’ın Dersim Zazacasıyla yazdığı ve konser sırasında okuduğu bu önsözün iyi anlaşılması için onu Türkçeye çevirmeyi ve okuyucularla paylaşmayı gerekli gördüm ayrıca.


 


Onun yazdığı önsöz böyle başlıyordu:


 


“Amcaoğlu Kadir Büyükkaya bana Fırat’ın kapılarını açtı. Bahçesinde beni misafir etti. Bana Zazaca türküler söyledi. Gülistan bahçesi çok eski ve renkliydi. Onun bahçesinde yeni çiçekler derledim. Bunlar arasına bizim oralardan çiçekler vardı. Suwar ve Demen gibi. Ki bunlar arasında rengini ve kokusunu unuttuğum çiçekler vardı.


 


Bahardı. Dereler, akarsular çılgınca Fırat’a akıyordu. Onun gönül bahçesinde Demen, Suwar ve Necmettin Büyükkaya’nın sesi birbirine karışarak bizim sesimizle birleşti. Kadir Büyükkaya bu değerler için bana destur verdi ve beni kapıdan içeri aldı. Onun gönül bahçesine ben Fırat’ın sesini duydum” diyerek ne kadar mütevazı olduğunu ortaya koyuyordu. Sanat dünyasında küçük şeyler etrafında koparılan kuru gürültülerden fazlasıyla haberdar olan sanatseverler Mikail Aslan’ın bu dervişçe tutumunu fazlasıyla anlamlı buldular.


 


Devam edecek


 


 


Kadir Buyukkaya / Hollanda


[email protected]

Bu yazı 1963 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum