Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

BİLİM NEDİR, NEYE YARAR

31 Ocak 2013 - 14:09

Çok duyduğumuz ve telaffuz ettiğimiz kelimelerden biri olmasına rağmen sanırım bilimin ne olduğu hakkında insanların çoğunun açık seçik bir fikri yoktur. Bu yazıda amacımız bu konuya biraz açıklık getirmeye çalışmaktır. Bilimin ne olduğunu ve neye yaradığını tam olarak tanımlayamazsak bile hepimiz onun hayatımızdaki önemini ve yerini biliyoruz ve ona değer veriyoruz. Bilimin sonucu olan teknik aletlerin kullanımı kaçınılmaz bir şekilde günlük hayatımızda yer alıyor ve ondan hepimiz yararlanıyoruz.

Bilimle uğraşanlar arasında bile bilimin ne olduğu hakkında kavramsal olarak bir anlaşmaya varılmış değil. Bilimle uğraşanların çoğu bilim üzerinde düşünmek ve onun felsefesi ile ilgilenmek ihtiyacını duymuyor. Bu iş filozoflara ve entelektüellere kalmış. Bilimsel bilgi sürecinde önce olayların ve nesnelerin gözleminden hareket edilir ve onlar hakkında geçici bir açıklama yapılır. Buna hipotez deniyor. Hipotezler deneylerle sınanırlar. Eğer yapılan deneyler hipotezi doğrularsa bilimsel bilginin birinci basamağına ulaşılır. Hipotezi daha çok olaylar desteklerse bir teori oluşur.

Bir bilginin bilimsel olup olmadığının bazı ölçütleri vardır. Bilimsel düşünüşle bilimsel olmayan düşünüş arasında büyük farklar vardır. Aynı sonuca ulaşsalar bile bilimsel yöntemle varılmamış tesadüfî bilgiler bir değer ifade etmiyor. Genellikle kabul edilen anlayışa göre bilimsel bilgi şu özelliklere sahip olmalıdır: Bilimsel bilgi külli olmalıdır, ölçülebilir olmalıdır, ispatlanabilir olmalıdır, öngörülebilir olmalıdır ve yanlışlananabilir olmalıdır. Bilimsel olmayan bilginin yanlışı çıkmaz.

Bilim, insan zekâsının gözlem ve deney yoluyla gerçeklik hakkında edindiği tasavvurlardır. Uygulama ile bunun doğru veya yanlışlığı anlaşılır. Bilimsel bilgiye nihai doğru gözü ile bakılmaz. Bilim zamanla değişir ve gelişir. Hatalarını görerek onları bırakır. Bilim yapmadan önce bilim yapmaya uygun bir zihinsel yapı olmalıdır. Yani önce bilimi yaratacak düşünme tarzı ve zihniyeti benimsenmelidir. Dış âlem yani gerçeklik hakkında kesin ve geçerli bir bilgiye ulaşılacağına inanmadan bilim meydana getirilemez. Tabiatın değişmez ve sabit kanunlarının olduğuna inanmalısınız.

Determinizm yani olaylar arasında sabit, değişmez orantılar ve ilişkilerin varlığını kabul etmek bilimin temelidir. Ateş her zaman yakar, taş her zaman yere düşer. Buna inanmadan bilim ortaya çıkmaz. Determinizme şüphe ile bakmak gereksiz ve geçersizdir. Yarın güneşin doğacağından şüphe edebilir miyiz? Evet, bilimsel bilgi “mutlak doğru” değildir ama bilim zaten bunu iddia etmiyor. Bilim bizim için gerekli ve geçerli olacak ve işimize yarayacak, hayatımızı kolaylaştıracak bilginin peşindedir. Mutlak gerçeği bilim değil din bildirir. Bizim eşyanın künhünü ve hakikatini bilmemiz gerekmez.

Bilimler sahip oldukları determınizm yani belirleyicilik oranında bilimsellik içerirler. Yapılan bir tasnife göre bu bakımdan en fazla güvenilecek bilim modeli fizik ve kimyadır. Sonra determınizmin giderek azaldığı biyoloji, psikoloji, sosyoloji gibi bilimler gelir. Bütün bilimler matematiksel bir özellik kazandıkları oranda bilim olurlar. Nicelikle yani sayılarla ifade edilemeyen bir bilgi bilim olmaz. Eşya ve olaylar arasındaki değişmez oranlara bilimsel yasa denir. Bütün bilimlerin amacı bilimsel yasaya ulaşmaktır. Mantık ve matematik salt spekulatiftir. Yani olgusal değil zihinsel bir gerçekliğe dayanır.

Bilime en uygun mantık Aristo mantığıdır. Aristo mantığı olmadan dış gerçeklik hakkında bir şey öğrenemeyiz. Skolastizm ile Aristo mantığını birbirine karıştırmamak lazım. Aristo, düşüncenin geçerli yasalarını bulmuş ve buna mantık demiştir. Aristo kendinden bir şey icat etmemiştir. Şunu da söyleyelim ki -farkında olalım olmayalım- hepimiz düşünürken Aristo mantığı ile hareket ederiz. Her şeyin aynı ve bir olduğunu kabul ederiz. Birisine senet verirken, sözleşme yaparken, dükkân çalıştırırken hep Aristo mantığı işler. Aristo mantığına göre bir şey ne ise odur. Hasan Hasandır, Ali Ali’dir.

“Çelişkiler mantığı” diye bir mantık daha var ama bu mantık Aristo mantığını çürütmez. Çelişkiler mantığı daha çok ruhsal ve manevi olayları anlamaya yarar. Çelişkiler mantığı mistik ve dinsel mantıktır. Vahye veya sezgi ve ilhama dayanır. Çelişkiler mantığı onu kullanana yol gösterir. Kuran çelişkiler mantığını kullanır. Batılıların bugün evrensel kabul ettikleri kendi bilim anlayışlarının karşısında bir de İslami bir bilim anlayışı vardır. Bu anlayış bugünkü bilimi dışlamamakla beraber gerçek ve kesin bilginin ancak vahiyle bildirilenler olduğunu iddia eder. Bu bilgi mutlak doğru ve gerçektir. Yüce bir kaynaktan gelmektedir. İlmi bilgi ise tecrübeden geldiği için mutlak değildir.

Kuranda bugünkü bilime karşılık gelecek kelime “hikmet”tir. Hikmet hayattan ve tecrübeden çıkan dünya ve ahret için yararlı bilgidir. Kelam ilminin kuruluşundan sonra bugünkü bilim anlayışına uygun akılcı görüşler ileri sürülmüştür. Eşyanın bir hakikatinin olduğu kelami bir görüştür. Bugün genellikle bilim ile ahlakın ve dinin birbirinden bağımsız oldukları kabul edilir. Russell gibi bazı filozoflar bilimden bir ahlak ilkesi çıkarılabileceğini söylese bile çoğu bu kanıda değildir. Din ve ahlak bilimin sahasının dışındadır. Bilimin konusu realite, din ve ahlakın konusu ise değerler ve inançlardır.

İslam, din ile ahlakı birbirinden ayırmaz. İnsanın dünya ve ahret saadetini birlikte hedefler ve böyle olmayan bilgiyi değersiz görür. Batılı zihniyetin bilimi ahlaktan ayrı ele alması ister istemez manevi ve ahlaki değerleri zayıflatmış ve insanı mutlu etmemiş, ruhsal rahatsızlıklar doğurmuştur. Bilimsel bilginin değerini ve önemini kimse küçümseyemez. Maddi kalkınma ve refah için bilimi elde etmek gereklidir. Buna engel bir akide yoktur. Tabiat bütünüyle Allahın yarattığı bir sanat eseridir. Onu anlamaya ve ondan yararlanmaya çalışmalıyız. Ve bilim insanın daha mutlu olmasına yaramalıdır.

Bu yazı 1416 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum