Veysi Çakmak

Veysi Çakmak

Veysi Çakmak
[email protected]

Cırcır Böceği ve karınca ile verilmek istenen subliminal mesaj

05 Ağustos 2021 - 10:29


La fontaine, hikâyeler serisi üzerinden çok güzel hikâyeler kazandırılmış dünya çocuklarına. Çocuklar için adeta bir gıda takviyesi gibi olan bu tür hikâyeler, büyükler içinde vazgeçilmezler arasındadır.

Hayvan lisanıyla aktarıldığı için çokta şirin geliyor. Ne kadar güzel diyesi geliyor insanın. Büyükler dahi bu tür hikâyeleri okurken keyif alıyorlar. Ebeveynler çocuklarını büyütürken beraber istifade ettikleri sanılan hikâyeler manzumesi. Çokça masum gibi gözüküyor, ancak saman altında su yürütme hinliğinde. İnsanların algılarını değiştirmede etkili bir yöntem. Bir milletin kaderini değiştirmek istersen, o milletin istikballeri olan çocuklarından başlamalısın. Çocukları da değiştirmek istersen, işte böyle hikâyeleri kaleme alarak başlamalısın. Hayatı çalışmadan ibaret bellemek, kimseye yardım etmemeyi marifet bilmek, bilinçaltını toz duman etmek, erdemli bir neslin oluşumuna engel olmak için yapıla bilecek en sinsi yol…


Hikâyeyi biliyoruz. Cırcır böceği ile karınca arasında geçen bir diyalog. Karıncanın çok çalışkanlığından ve çok çalıştığından bahseder. Öyle ki gece gündüz demeden bir ömür boyu çalışarak geçirir. Sonra berduşane bir hayat süren, hayatta olma amacının hilafına bir yaşam tarzı benimseyen, hayatı eğlence ve oyalamayla geçen, çalışmadığından dolayı aç sefil kalıp, karıncanın kapısına dayanan cırcır böceği…

Hikâye ilk etapta okunduğunda, özetle akla gelen ve anlaşılan budur. İslami bir perspektifle bakınca acaba sonuç yine böyle mi gözüküyor?  Bakalım. İslamiyet çalışmayı biz Müslümanlara farz kılmıştır. Bakmakla yükümlü olduğun bir ailen varsa, onların rızkının temini için helal yolda çalışman, senin için en büyük vazife kabul etmiştir. Bu vazifeyi ifa ederken ibadetlerinden ödün vermeme kaydıyla… İbadetle beraber işini yaptığında, o çalışma ibadet olarak senin defterinde kayda geçer. Yani bir taşla iki kuş vurma misali. Ama birini ihmal edersen, tek kanatlı kuş gibi dengeyi alt-üst etmiş olursun. Anlayacağımız, Allah bizden ne zamanımızın tamamını ibadetle geçirmeyi, nede sadece para pul peşinde koşuşturmayı istemiştir. Vasat bir şekilde her ikisini ihmal etmeden beraberce dengeyi sağlamamızı dilemiştir. Çalışma ibadet sayıldı ama çalışma uğruna ibadetten vazgeç denilmedi. Karıncanın çalışkanlığını bize misal getiren hikâye kahramanı, hayatı çalışmaktan ibaret bilmemizi, Rabbimizle olan ibadi münasebetlerimize mesafe koymamızı, koca bir hayatı yatak ve otlak arasında sürdürmemizi, böylece bilinçaltına ibadetten uzak tüm bir hayatı çalışma üzerine kurgulamamızı istiyor.

İslamiyet’te ve insaniyette senin kapına düşmanında gelirse bir müşkülü, bir derdi, bir sıkıntısı varsa ona yardımcı olmanı öngörür. Kapıyı açmama, rencide etme, kapıdan kovmayı asla uygun bulmaz. Kaldı ki cırcır böceği hayatının on altı senesini yerin altında, ancak son dört haftasını yerin üstünde geçiriyor. Dört haftadan sonra da hayata veda ediyor. Saz-caz şeklinde anlatılan o hoş nağmeler, neslinin devamı için eşe yapılan kurdur aslında. Tıpkı bizlerin düğün yaparken süslenip püslendiğimiz gibi…

Bu hikâyeyle bilinçaltına öyle bir dinamit koyuyor ki hayatta kimseye yardım etmeyeceksin. Kimsenin elinden tutmayacaksın. Sana sığınanları yardımsız bırakacaksın… Mülteci durumuna düşüp suda boğulan Aylan bebeği düşün. Başka ülkelere sığınan, ancak botları batırılarak, yâda başka engellerle insanlığa karşı işlenebilecek en ağır suçları işleyen zihniyet, bu hikâyelerin bilinçaltına yerleştirdiği bu zararlı mantığın eseridir. İslamiyet, komşusu aç iken tok yatan bizden değildir, başkalarına yardım etki, Allah’ta sana yardım etsin mantığı esas alır. Böyle olduğu zaman kuşa, kurda, en canavar hayvana kadar tüm zihayat sahibi varlıklar merhametle muamele görür. Aç, açıkta kimse kalmaz.
İslamiyet tüketimi değil üretimi baz alan bir müessesedir. Bencil, egoist, kendini tek düşünen bir mantığa asla prim vermez. İslamiyet, kendisi muhtaçken başkasına yardım edeni övmüş, insanlar için de ona itibarlı bir konum vermiştir. Hikâyenin insanlığa aşıladığı, çılgın bir tüketim sarhoşluğuna müptela olmak, doyumsuz bir varlık haline gelmek, asla kanaat etmeyi düşünmemek, daim çalış ve tüket bir ruh haline getirmek…

Yadırganılan cırcır böceği aslında üretime katkı sağlayan, Allah’ın kendisine vermiş olduğu yeteneği enstrümana çevirip, insanlığa hizmet sunan örnek bir varlıktır. Toplayıp dağıtabileceği bir maddiyatı olmasa da, çalmış olduğu sazla insanların bam teline dokunabilmeyi başarmıştır.

Hikâyeden anlaşılmayan ama hakikatte anlaşılması gereken ders; kapına sığınanı kovmayacaksın. Mağdur ve mahrum durumda olanlara kol kanat gereceksin. Asıl vazifenin ibadet olduğunu bilip asla ibadeti arızi sebeplere feda etmeyeceksin. Elinde tek sermayen sazın da olsa insanlığa hizmete adamada geri durmayacaksın.

Selam ve dua ile

Bu yazı 1375 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum