Cemil Yeşildağ

Cemil Yeşildağ

[email protected]

Bir Şehir Düşünün Ki 1

23 Kasım 2010 - 22:00

 

8 Yıla aşkın bir süre, Siverek’ten uzaklaşmış ve nihayetinde doğduğum şehrin insanlarına katkısı olur düşüncesi ile Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneğinin ( Özgür-Der)  Şubesini açmak üzere tekrar Siverek’e döndüm. Siverek’in bu günkü durumunu geçmişi ile kıyaslayarak tesbit etmeye çalıştım. Özellikle zihinsel olarak hızla değişen ülkenin konjektörel yapısının Siverek’e yansıyıp yansımadığını öğrenmek üzere bir yıldan beridir Siverek’e ilişkin çeşitli gözlemlerde bulunuyorum. Gözlemlerim sonucunda  büyük hayal kırıklıklarına uğradığımı ifade etmek isterim. Şehrin düzensiz sülüetinde göreceli bazı olumlu değişimler olmakla beraber insanlarının zihinsel arka planı, gelir dağılımının dengesizliği ve sosyo kültürel alanlarda çok şeyin değişmediğini hatta nüfus olarak artan şehrin bir çok güzel özeliğinin gerilediğine tanık oldum. Bu tanıklığımı birkaç yazı dizisi şeklinde kaleme alarak köşe yazımda dile getirmek istedim. Bu gözlemlerimin ne kadar fayda sağlayacağı ve ne kadar objektif olduğu tartışmalı olmakla beraber daha güzel, rahat, ferah, bir şehirde yaşama isteğimizin bizi buraya getirdiğini vurgulamak isterim. Dizi yazımın birinci kısmını takdirinize sunuyorum.

Bir Şehir Düşünün -1 ( Şehrin Mülki Amirlerine İlişkin)

Bir şehir düşünün ki, yekünda 200 bine ulaşan nüfusu ile kocaman bir kasaba olsun ki bu kasaba, içinde bulunduğu ülkenin 30’a aşkın ilinden hem nüfus hem de yüzölçümü olarak büyük olsun, il olması için sadece bir sivil toplum kuruluşu olan Siverek'i Vilayet Yapma Derneği çaba sarfetsin.

Bir şehir düşünün ki her dönem Millet Meclisinde çok sayıda milletvekili olsun ama şehrin refah seviyesinde, modernleşmesinde ve  gelişip serpilmesinde nerede ise hiç ilerleme olmasın tersine gerileme olsun.

Bir şehir düşünün ki Mülki Amirleri halktan kopuk olsun. Milletvekili, Kaymakamı ve Belediye Başkanı ( ki Milletvekili ve Belediye Başkanının oylarımızla seçildiklerini hatırlatırım) seçim dönemi dışında yöneticileri oldukları şehrin sokaklarını arşınlamasın, milletin arasına karışmasın, esnafını, işçisini, yaşlısını ve gelecek nesli oluşturacak olan gençlerini sormasın.

Bir şehir düşünün ki kendi içinde gerçekleşen yenilikleri hep eskisi ile kıyaslasın. Kendisinden 20- 30 yıl ileride olan başka bir şehirle kıyaslanmayı kebair ve büyük hata olarak görsün.

Bir şehir düşünün ki yaz aylarında bile günde ortalama 10 kez elektirik kesintisi yaşasın.
Bu elektirik kesintilerini giderecek tedbirler Milletvekilleri ve Mülki Amirlerince sorgulanıp bir hal çaresine bakılmasın.

Bir şehir düşünün ki gerekli sağlık personeli tedarik yoluna gidilmesin, bunun yerine çareyi hastalarını komşu illere göndermede bulsun.  Basit bir operasyona girecek uzman doktoru yeterince olmasın. İşin ehli doktorlar şehirde barınamasın ve çoğu tayin dönemi gelir gelmez tayin isteyip şehirden kaçarcasına uzaklaşsın.

Bir şehir düşünün ki Emniyet Birimi insanların can ve mal güvenliğini sağlamakta zorluklar çeksin ve  evlerinin, işyerlerinin soyulmadığı gece, hırsızlığın eksik olduğu günü olmasın. Bir şehir düşünün ki emniyetin sağlaması gereken mal güvenliği ( ki vergilerimizle bu birimlerin parasını ödendiğini hatırlatırım) mahalle sakinlerinin ücretini ödediği vaasıfsız ve gayri resmi gece bekçilerince sağlansın.

Bir şehir düşünün ki günde binlere varan şehir içi yolcusu olsun. Bu yolcular  yürüyerek 10 -15 dakikada gidebileceği yere şehir içi dolmuşu ile 20–25 dakikada gidebilsin. Şehir içi şoför ve muavinlerini özel bir eğitime tabi tutmasın.


Bir şehir düşünün ki açılan yeni caddeler ve sokakları makus bir talihmiş gibi 20 yıl sonrası düşünülmeden daracık tasarlansın. Güzelim üzüm bağları ve çok az da olsa var olan fıstık bağları imar pılanına açılsın ve hırsla sistematik bir şekilde yok edilsin. (Belediyenin son imar planı stratejisi geç kalınmış bir karar olduğu kanaatini taşıyorum)

Bir şehir düşünün ki belediyesi personelini düzenli aralıklarla geliştirme seminerlerine tabi tutmasın. Gelişen şehirlere ilgili eleman yada hiç olmazsa ilgili bölüm amirlerini yollayıp bu işin daha güzle nasıl yapılabileceğini öğretme yoluna gitmesin.

Bir şehir düşünün ki kaldırımları esnaf tarafından sergi alanı olarak kullanılmak üzere işgal edilsin ve işgal edilen kaldırımları zabıtası tarafından işgalci esnaftan alınıp yayaya tahsis edilemesin.

Bir şehir düşünün ki köy yolları bir defa gidildiğinde ikincisi için tövbe ettirecek kadar kötü olsun ve yapılan şikayet yada başvurularda ilgili birimler "yolunuz çok çok güzel yolu olmayan köy var" denilerek sorumluluk ve hizmetten kaçınılsın. Tadilatı yapılan yollar bir yılı dolmadan eskisinden beter hale gelsin.

Bir şehir düşünün ki vatandaşları tarafından eleştirilen yöneticiler hesap vermesi gerekirken bu eleştiriyi kendilerine bir saldırı olarak görsün. Atandığı veya seçildiği koltuğu kendi malı olarak görsün.

Bu yazı 1410 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum