Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

ANLAMAK HAKKINDA

02 Mart 2012 - 22:00




Anlamak kolay bir şey değil. Ancak nice felaketlerden sonra insanlar
bazı şeyleri anlıyorlar. İyi ve kötü hakkında, doğru ve yanlış hakkında
herkesin bilgileri var fakat bu bir şeye yaramıyor. Bilmek bir şey
değiştirmiyor. Anlamak lazım. Etrafta o kadar çok bilen insan var ki, o
bilgileri ne kendilerine ne başkalarına yarıyor. Bilgi hamalı olmuşlardır. Daha
çok bildikçe yükleri daha ağırlaşıyor, yürekleri daha daralıyor. Daha çok
anlasalardı daha çok hafiflerlerdi. İnsanlara ve gerçeğe daha açık olurlardı.         



Bilgileri zihinde
yığmak anlamak değildir. Anlamakla yeni bir boyut ve bakış açısı kazanıyor,
değişiyor, olaylara ve nesnelere yeni bir şekilde bakmayı öğreniyorsunuz.
Bilinç artık geri dönüşümü olmayan bir genişleme ve derinlik kazanıyor. Bir
defa doğan anlayış bir daha kaybolmaz. Bilgi ve bilmek kaybolabilir. Bütün
çabamız daha iyi anlamak için olmalı. Bir yazarın dediği gibi “Bu dünyada her
kesin kendine ait ekip biçeceği küçük bir toprağı vardır. Bütün mesele onu
mümkün olduğu kadar derin kazmaktır”.



Biz ne kendimizi
ne başkalarını hakkıyla anlıyoruz. Olayların anlamı parmaklarımızın arasından
su gibi akıp gidiyor. Yakalayamıyoruz. Öyle oluyor ki başımıza gelen bir
hadiseyi belki ancak yıllar sonra bütün derinliği ile anlayabiliyoruz. Nice
tecrübelerden sonra biraz bir şeyler anlıyoruz. Bu da ancak hayatımızın ikinci
devresinde ömrümüzün sonuna yaklaştığımızda oluyor. Yaşlandıkça duygularımız,
düşüncelerimiz daha derine iniyor, kök salıyor. Tam olgunlaştığımız zaman da
ömrümüz bitiyor. Bazıları hiçbir şey anlamadan göçüp giderler. Anlamadıktan
sonra ha uzun yaşamışsın ha kısa!



Neyi
anladığımızı, neyi anlamadığımızı bilmek anlamanın başlangıcıdır. Bir şeyin
idrakinden acizlik en yüksek idraktir. “Bir şey biliyorum ki o da hiçbir şey
bilmediğimdir” sözü boşuna söylenmemiştir ve zannedildiği kadar basit değildir.
En büyük insanlar cehaletini en çok anlayanlardır. İnsanların çoğu bildiğini
zannettiği şeyleri esasında bilmiyor ve anlamıyor. Papağanlar gibi tekrar edip
duruyorlar. Bunlar yani bir şey bildiğini sananlar, insanların en cahilleridir.
Bunları ıslah etmek herkesten daha zordur. Öyleleri vardır ki kafalarını
koparsanız bildiklerinden şaşmazlar. Bunlar çok tehlikelidir!



Anlamak yeni bir
şey üretmektir. Anlamak doğurmaktır. Anlamak daima yenidir. Bilgiyi bir yerden
alıp bir yere nakletmek, tekrarlamak, ezberlemek anlamak değildir. İnsan acı
çekmedikçe bir şey öğrenemez. Yeni bilgiler yeni sancılarla gelirler. Acılar ve
dertler insanı olgunlaştırır, derinleştirir. Engeller anlamayı zorlar, bize bir
şey öğretir. Elini sıcaktan soğuğa koymayan, toraman-toraman yaşayanlar hayatın
gerçeklerinden uzaktırlar. Süt çalkanıp sallanmadıkça yağ ile su ayrışmaz.
Çamurun dibe çökmesi için beklemek lazımdır. Arı duru bilgi o zaman meydana
çıkar. Anladığında ayağını sağlamca bir yere basıyorsun. Yerin yedi katı senin
oluyor. Sapla saman birbirinden ayrılıyor.



Anlamak
özgürlüktür, kendine ait bir şeyinin olduğunun farkına varmaktır. Tasarruf
edebileceğin bir şeyin vardır. Kendi bahçeni kendi açtığın kuyunun suyu ile
sularsın. Taşıma su ile değirmen dönmez. Kendi kaynağını bulunca dünyaya meydan
okuyabilirsin. Anlamak kendi kendine yetmektir. Anlamak hissetmek ve duymaktır.
Anlamak insanı çoğaltır, bir şeyi anladığın zaman onunla beraber olan şeyleri
de anlamış olursun. Anlamak görünüşten içeriye girmek, onun içine yerleşmektir.
Anlamada şeyler birbiri ile irtibatlıdır, bir bütün teşkil ederler,
olduklarından fazla olurlar.



İnsanın anlama
yetisi sınırlıdır, elbette insan her şeyi anlayamaz. Fakat yine de anlama
yeteneğini son sınırına kadar kullanmalıdır. İnsanın elindeki tek silahı budur.
İnsan, yaşantısında olmayan şeyi anlayamaz. Mutlak ve metafizik konuları
anlayamaz. Bunlar insan idrakinin dışındadır. Tanrının varlığı bilinir fakat
mahiyeti anlaşılamaz. O hiçbir şeye benzemez. Hiçbir şeye benzemeyen
anlaşılamaz. Biz ancak yaratılanlar üzerinde düşünerek ona yaklaşabiliriz.
Tanrının sikkesi varlıklar üzerinden okunur. Oradaki işaretleri, remizleri ve
satırları okumasını bilmek lazımdır.



Müslümanların en
büyük yanlışı bilmeyi anlamaya tercih etmeleridir. İslam dünyası asırlardan
beri anlamaya ve düşünmeye yüz çevirdi. Dünya çapında ciddi bilim ve düşünce
adamlarımız pek yoktur. İslam dünyası bir şey üretemiyor. Düşünce açık
olmayınca ne bilim adamı, ne düşünür, ne büyük bir sanatkâr yetişir. Eskinin
mirası ile övünmek anlamsızdır. Yaratıcı ve üretici olmadıktan sonra eskiyi
tekrarlamanın bizi hiçbir yere götürmeyeceğini artık anlamalıyız.



Anlamak daima bir çabayı gerektiriyor. Kolay anlaşılan şeylerin yararı
olmaz. Açık ve suri gerçeklere dayanılarak bir şey yapılamaz. En aptal adamlar
dahi onları bilir. Bir dedektif açıkta olan failleri geçerli saymaz. Geride
olanın, görünmeyenin peşine düşer. Dostoyevski: “Kolay anlaşılan gerçeklerden
şüphe ederim” diyor. Anlayışımızı değiştirmekten ve geliştirmekten daha hayırlı
bir şey yoktur. Vesselam.



 



 



 

Bu yazı 670 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum