Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

ANNE VE BABASINI ÖLDÜREN MİMAR

17 Haziran 2012 - 21:00




Geçenlerde bir mimar, profesör olan anne ve babasını pompalı tüfekle
öldürdü ve kendisi de intihar etti. Görülüyor ki cemiyetimiz ahlaki bir sarsıntı
ile karşı karşıyadır. Batılı ülkelerde görülen ruhsal bozukluklar ne yazık ki
bizde de görülmeye başladı. Refah ve zenginlik arttıkça bunalımlar artıyor.
Gerçi henüz onlardaki kadar değil ama bu gidişle nereye gideceğimiz belli.
Zaten başımız hiç dertten kurtulmuyor. Çeşitli iç ve dış sorunlarla cebelleşip
duruyoruz. Bunlara karşı ne yapmalı, hangi tedbirleri almalı.



Freud’un çok güzel bir deyimi vardır: “Sebep zannettiğiniz şeylerin hiç
birisi hakiki sebep değildir”.  Bu deyim
bize görünür sebeplerle yetinmeyip daha derinlerdeki saikları görmemizi
istiyor. Ama biz yüzeylerde dolaşmayı ve görünür olanla yetinmeyi seviyoruz.
Çünkü zekâmız basit olandan hoşlanıyor. Dedektif gibi olmayı göze alamıyoruz.
Maktulün yanında kimi görürsek katil diye ona yapışıyoruz. Esas faili
yakalamayınca elimizdekini fail diye lanse ediyoruz. Sokaktaki adamdan yazarına
ve siyasetçisine kadar metot budur.



Şimdi ben size desem ki önümüzdeki en büyük sorunlarımız ne Avrupa
birliğine girmek, ne terör belasını halletmek ve ne de mesela Suriye ile
ilişkilerimizi düzeltmektir veya daha somut olarak söyleyelim ne de bizim en
büyük sorunumuz kişi başına düşen milli geliri yükseltmek, işsizliği
azaltmaktır. Ben bunları küçümsemiyorum elbet. Fakat bunları da kökten
düzeltecek ve bizi hakiki anlamda yükseltecek şeyleri görelim diyorum. Biz
derindeki bozuklukları görmedikçe başımız dertlerden asla kurtulmayacaktır.



Çok fazla güncelin içinde boğularak temel ve asıl sorunları görmüyoruz.
Temel sorun nedir kardeşim! Temel sorun, insanımızın sahip olduğu zihniyetin ne
olması gerektiğidir. İnsanlar neyin peşinde koşmanın daha iyi ve değerli
olduğuna inanıyorlar. Nasıl yaşamalı, ne için yaşamalı ve neye hizmet etmeli.
İnsanın küçük-büyük bütün davranışlarını yönlendiren işte bu sorulara verdiği cevaplardır.
Bu sorulara verilen cevaplar bencilce ve hasisçe olursa elbette toplumun
sağlıklı ve istikrarlı olması beklenemez.



Kahvede oturup hükümetin yanlışlarını dile getirmeyi, hangi partinin
veya ideolojinin memleketi kurtaracağını tartışmayı gereksiz görüyorum. Bunlara
zaten benim aklım ermiyor ve bunların bir şeyi değiştirebileceğine de
inanmıyorum. Benim için asıl gösterge yolda yürürken bir adamın çöpü kutuya mı
yere mi attığıdır. Yüz sürücüden doksan dokuzunun yayaya yol vermemesidir.
İnsanların kuyruğa girmesini bilmemesidir. İnsanlar bunu öğrendikleri gün emin
olun bütün sorunlarımız bitecektir. Toprağa düşen bir tohumun nasıl bir meyve
vereceğini her kes bilir.



Din bu sorunlar için çözüm değil mi? Evet, din güzel bir çözümdür. Ama
din gösterişten uzak hakiki bir din olduğu zaman bu olur. Dinin ruhu ahlaktır.
Ahlakın temeli de insanlara saygıdır. Bizi bencillikten kurtarmayan din bence
yok hükmündedir. Allahın kullarına hizmeti birinci ilke yapmadığımız takdirde
dinin zerre kadar bize yararı olmaz. İnsan dindar olup ahlaktan yoksun olursa
bu hiçbir şeye yaramaz. Dinde kul hakkına riayet etmek en temel mesele olduğu
halde en çok bu ihmal ediliyor.



Bir toplumu ayakta tutan ve yükselten, onun insan hakkındaki
anlayışıdır. İnsanlık her şeyden üstün görülmediğinde kişilerin hırsız,
yalancı, vurguncu, katil ve soyguncu olmaları önlenemez. İnsana saygıyı ön
plana almayan bir hayat anlayışı ancak anarşi, terör, çözülme ve dağılma
getirir. Hiç kimse kimseye güvenemez. Bütün kurumlar kâr ve kazanç amacıyla çalışır,
insanları sağılacak koyunlar olarak görürler. Buralara girdiğinizde ancak
cebinizdeki paranız için sahte bir gülümseme ile karşılanırsınız. Vesselam.



 



 



 



 

Bu yazı 1454 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum