Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MESELELERİMİZ

27 Mart 2011 - 22:00

  
Bizim en baş ve en temel meselemiz zihnimizi kullanmadaki yetersizliğimizdir. Allahın bize verdiği aklımızı kullanamıyoruz.  Başka uluslardan bizim ne eksiğimiz vardır! Onlar kafalarını kullanıp ilerliyorlar, biz ise kullanamayıp olduğumuz yerde sayıyoruz.  Bizim düşünme ve anlama şeklimizde bir yanlışlık vardır. Dünyayı yanlış algılıyoruz. Kafamızı kuma sokuyoruz. Aydınlara büyük sorumluluk düşmektedir. Çünkü halk aydınlara bakar ve onların ardından gider. Bir ülkeyi bir avuç akıllı insan ilerletir. Bu, dünyanın her yerinde böyledir. Suya atılan taşın meydana getirdiği halkalar gibi önderlerin etkileri yayılır. Eğer aydınlar uyanıksa halk da uyanık olacak. Aydınlar karanlıkta ise halk da karanlıkta olacaktır. Halk ile aydınlar kapak ile tencere gibidir.

Sorun her birimizin kaliteli insan olmak sorunudur. Sorun yeteneklerimizi son sınırına kadar kullanmak sorunudur. Denizin önüne gittiğin zaman kabın kadar su alırsın. Kömürü sobada tam kapasite ile yakmak lazımdır. Beyninin her hücresini harekete geçirmelisin. Anlamadan hiçbir ilerleme göstermek mümkün değildir. Bilgisiz ve bilinçsiz çaba hiçbir şeye yaramaz. Etrafını görmeyen adam çukura düşer. Bayrağı yukarıya yükseğe dikmek lazımdır. Bunun için de sağlam bir vücudun ve güçlü kolların olmalı. Senin davana yaptığın hizmet ve fedakârlık davanı yükseltir. Yüksek bir dine mensubiyetten dolayı kimse yükselmez.
         
Âlimlerimizin entelektüel seviyeleri düşüktür. Ancak kendilerine inananlara hitap edebiliyorlar. Biraz kafası çalışan bir adamı ikna edecek güçleri yok. Çok sığ bir mantık geliştiriyorlar ve son derece yavan delillerle dini savunmaya çalışıyorlar.  Mesela Allaha olan inancın karşısına ahlaksızlığı koyuyorlar. Yani Allaha inanmayanlar ahlaksız olur ve her türlü kötülüğü işler. Bu yanlış bir mantıktır. Allah’a imanın delilleri kendi içinde olmalı. Elbette hakiki bir iman insanın ahlakını yükseltir. İnançsızlık pek çok kötülüğün sebebidir. Fakat inançsızlar içinde ahlaklı insanlar olduğu gibi inandığını söyleyip ahlaksızlık yapan insanlar da vardır. İman ile ahlaksızlığı birbirinin alternatifi yapmamalı.
Sorunumuz birey olabilmek sorunudur. Aşiretin, cemaatin, ulusçuluğun, çevrenin, ideolojilerin esaretinden kurtulmuş olmalıyız. Birey olmak bireysellikle karıştırılmamalı. Bireysellik birey olmanın yozlaştırılmasıdır. Birey olmak kendi olmaktır. Kendi gerçeğini tanımaktır. Potansiyelini işletmektir. Eylemlerinin sahibi olmaktır. Bugün insanların çoğunun eylemleri kendiliğinden değildir. Sorun bir inancı tercih etmek sorunu da değildir. Sorun inandığı gibi yaşamak sorunudur. Hangi dinden olursanız olun mühim olan inançlarınızın kalitesidir.  İnsanlar inançlarına yabancılaşmışlardır. İnanç dudaktan çıkan bir sözdür bugün.  Bütün dinlerin salikleri dünyevileşmiştir.
         
Geçmiş âlimlerin çalışmalarından yaralanmalı fakat onlara yüzde yüz bağlı kalmamalıyız. Bu onlara karşı saygısızlık değil, bilakis saygıdır. Onlar bizim kendilerini geçmemizi isterlerdi. Eskilerin meydana koydukları eserler aşılmaz değildir. Bugün gerçekten bizde ilim adamı adına layık kişiler son derece azdır. Çoğu mukallittir. Hiçbir orijinal çalışması yoktur. Bilim eseri diye ortaya konulan şeyler şekil özelliklerinden başka bir şey taşımıyor. Hâlbuki bilim şekliden öte bir heyecan ve yaratmayı gerektirir. Bu olmazsa bilim olmaz. Bilim dediğimiz şeyin bir muhasebesini de yapılmış değiliz. Batı bilimine alternatif bir bilim anlayışımız yok. Onların metot ve teknikleri ile çalışıyoruz. Bilimin kendisinin bakalım. İslam hidayetini yaşatma ve devam ettirmede rolü nedir? Bilimle amelin ilişkisi nedir?  Kuranın bahsettiği bilim hangi bilimdir?
Gerilememize sebep olan şartları bugün daha iyi kavrıyoruz. Zira elimizde uzun bir tecrübe ve geçmiş var.  Müslümanlar belki geçmişte düşünme ve çalışma alışkanlıklarının neler doğuracağını bilmeyebilirlerdi. Fakat bugün bunu açık seçik görebiliyoruz. Neyin bizi geri bıraktığını anlamak bugün daha kolaydır. Eski metotlarda devam etmenin hiçbir anlamı yoktur. Eskiyi tekrar pişmanlıktan başka bir şey getirmez. Geleneksel metotları savunursanız manevra sahanız daralır. Ayrıca Avrupa’nın tecrübesi de elimizde duruyor. Onlardan da yararlanabiliriz. Onların bu gelişmeyi nasıl yaptığına bakarak dersler çıkarabiliriz. Bizim alternatif bir dünya kurmamız lazım.
         
Dindarlar özgürce düşünmeye önem vermiyorlar. Herkesten körü körüne itaat istiyorlar. Özgür olmayan insanın imanının ne değeri vardır! İslam düşüncesi başlangıçta çok özgürlükçüydü sonra gittikçe taklitçi ve şekilci oldu. Düşünme kapılarını kapattı. Ebu Hanifeler ve İmamı Maliklerden sonra taklit iyice yerleşti. Fakihler tabakalara taksim edildi. Yobazlık ve taassup yerleşti. Avrupa ilerlemeye başlarken biz gerilemeye başladık. Hâlbuki onlar düşünce ve bilimde pek çok şeyi bizden almışlardı. Hayatın her alanında bizden geri idiler. Nasıl oldu da biz geriledik, onlar ilerledi. Bunun cevabını aramalıyız. Vesselam.    

Bu yazı 645 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum