Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

HUZUR EVLERİNDE NE KADAR HUZUR VAR!

08 Haziran 2011 - 21:00

HUZUR EVLERİNDE NE KADAR HUZUR VAR!
Cuma Özusan
Geçenlerde gazetede okudum. Bir huzur evinde seksen yaşındaki adam aynı odada kaldığı altmış beş yaşındaki arkadaşını horladığı için bıçaklayarak öldürmüş.  Demek ki huzur evlerinde de huzur yok! Dünyanın neresine giderseniz gidin huzursuzluk ve talihsizlik gelir sizi bulur. Esasında hiçbir yerde huzur yok. Huzur sizin içinizdedir. Maddi şartların temini huzurlu olmanızın ancak yüzde onunu teşkil eder. Huzurun yüzde doksanı sizin zihniyetinize bağlıdır. İç hayatınız zengin değilse dünyanın hiçbir yerinde huzur bulamazsınız. Dünyanın her yerine her zaman huylarınızla beraber gidersiniz. Huzur evine girerken sanki bütün yanlış düşünceleri ve huyları dışarıda mı bırakıyorsunuz! Her şey her yerde sizinle beraberdir. Gururunuz, kibriniz, hasediniz, tamahkârlığınız, kafasızlığınız vb. Bunlardan kurtulmadan huzur yok.

Elbette huzur için asgari yaşama şartlarının temin edilmesi lazımdır. Fakat bunların bulunması yeterli değildir. Değil huzur evinde; bahçeli, havuzlu, lüks bir villada yaşamak bile huzurlu olmak için yeterli değildir. Ben çok güzel şartlarda ve çevrede yaşayan çok mutsuz insanlar gördüm. Huzur evleri veya gerçek anlamı ile yaşlılar bakım evleri her yerde ne varsa orada da o vardır. Başka yerde bulunmayan artı bir şey yoktur. Hayatın kendisi zaten ne ise orası da odur. Size para ile huzur mu verecekler. Hayır! Sizin yemek içmek, yatıp kalkmak, gerekli durumlarda sağlık yardımı yapmak ihtiyacınız temin ediliyor. Huzur bulmak size kalmış bir şey. Bunlar kâr etmek amacıyla kurulmuş müesseselerdir. Bir bankadaki veya postanedeki memur size nasıl davranıyorsa oradaki personel de öyle davranır. Onların da kendi sorunları vardır. Onlar da herkes gibi sıkıntılı ve huzursuzdur. Huzurlu olmayan insan nasıl başkalarına huzur verebilir!

Huzur evindeki kimseler genellikle eşlerinden biri ölmüş altmış yaşından büyük kimselerdir. Kendi zati işlerini göremeyecek kadar zayıf olanlar kabul edilmiyor. Oraya evini veya maaşını yatıran kalabiliyor. Buna karşılık hayatının idamesi için kendisine lazım olan her şey yapılıyor. Bu, insanın huzurlu ve mutlu olması için elbette yeterli değildir. Evinde de kalsa huzur bulmak için lazım olan şeyler başka şeylerdir. Burada ise bilakis kendini daha çok yalnız hissetme durumu vardır. Toplumdan bir soyutlanmışlık duygusu hâkimdir. Hiçbir işe yaramamak ve sorulmamak durumu vardır. İnsanın tek ihtiyacı bakılıp beslenme midir? İnsan yerine konulmaya ihtiyacı yok mudur? Nerde olursa olsun hayatta bir işe yaradığına, yaşamasının bir anlamı olduğuna inanan insan huzurlu ve mutlu olur. Bunlar yoksa kimse insanı huzurlu edemez. Sonra huzur evinde hepsi yaşlanmış insanların yüzlerine bakmak, kendinizden daha güçsüz insanları görmek insana hayata bağlanma duygusu verebilir mi? Hepsi size ölümü hatırlatıyor.

Bu huzur evleri diğer şeyler gibi batıdan aldığımız bir şeydir. Bizim geleneğimizde huzur evleri yoktur ve buna ihtiyaç hissedilmemiştir. Müslüman ahlakında yaşlılar evin en kıymetli varlığıdır ve sözü dinlenen insanlardır. Eski geleneksel aile hayatı apartmanların çıkması ile ortadan kalktı. Bu batılılaşmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Maddi yaşam manevi yaşamı değiştiriyor. Herkes kendi evini kurmak ve kendi hayatını yaşamak istiyor. Batının bireyciliği bize de bulaştı. Böyle olunca yaşlanan anne veya babanın kendi aralarında olması kabul edilmiyor. Onların rahatı kaçıyor. Bunlardan biri ölünce maaşı veya bir geliri varsa alınıp huzur evine konuluyor ve böylece onun bütün işi bitmiş sayılıyor. Artık o yaşlı kimse aranıp sorulmuyor. Neye sorulacak! Sıcak bir damın altındadır ve bakımı yapılıyor ya! Acaba her şey bundan ibaret midir? Acaba insan yalnız ekmekle mi yaşar.

Yaşlıları bir yere kapatmakla ve onları hayattan soyutlamakla hem onlara hem kendimize büyük bir haksızlık yapıyoruz ve bununla neleri kaybettiğimizin de farkında değiliz. Yaşlı insan hayatının en olgun çağındadır. Yaşlı insan bilgi ve tecrübe ve akıl bakımından gençlerden kat-kat üstündür. Fakat bunu anlamıyoruz. Yaşlıları aptal gibi görüyoruz fakat asıl aptallar bizleriz. Onlardan neden yaralanmıyoruz da onları bir kenara itiyoruz. Onların tek ihtiyacının beslenme olduğunu sanıyoruz. Yaşlılar çocukların ahlaki eğitiminde yeri doldurulamayacak vazifeler görebilirler. Ninesinin veya dedesinin dizinin dibinde büyüyen çocuk daha sağlıklı ve ahlaklı olur. Bugün çalışan anne ve babalar çocuklarını kreşlere ve anaokullarına veriyorlar. Parayla kim başkasının çocuğuna şefkat ve ilgi gösterir! Yeter ki öldürmesinler! Vesselam.

Bu yazı 735 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum