Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

KEMALİZM HAKKINDA

24 Temmuz 2011 - 21:00





Osmanlı idaresine son verip Cumhuriyeti kurduktan sonra Mustafa Kemal’in yaptıkları -bunlara ıslahat diyemeyeceğimize göre- gerçekten devrimdir. Bunların üstyapı değişiklileri olması fark etmez. Sonunda altı yüz sene devam eden saltanata son verilmiş ve yeni bir yaşam tarzı tesis edilmiştir. Bu inkılâpların Batılı hayat tarzı esas alınarak yapıldığını biliyoruz. Yani esasında orijinal değil, taklittirler. Giyim kuşamdan kanunlara, yazıya, takvime kadar bütün kurumlar değiştirilmiştir. Bu devrimler büyük oranda Ziya Gökalp ve Abdullah Cevdet’in fikirlerinden etkilenmiştir. Onlar da batıcı ve modernist idiler.

Mustafa Kemal Atatürk hiçbir zaman bir fikir ve ideoloji getirdiğini söylemedi. Sorulan suallere verdiği cevaplarda “bizim düzenimiz hiç kimseye benzemez, biz kendimize benzeriz” demiştir. Ve Yakup Kadri’nin anlattıklarından öğreniyoruz ki, rejimin doktrinleştirilmesini reddetmiştir. Doktrinleştirmenin devrimlerini donduracağını bizzat kendisi ifade etmiştir. Zaten kendisi bir fikir ve ideoloji adamı değil, bir hareket adamı idi ve buna bağlı kaldı. Etrafının bütün telkinlerine rağmen bir doktrin tesisini uygun görmedi. Meydana getirdiği hareketin kendinden sonra da yaşamasını istedi. Gerçi o buna tam olarak da inanmıyordu. Bıraktığı vasiyet ölümünden sonra elli yıl geçtiği halde açıklanmıyor. Bunda kafaları karıştıracak şeylerin olduğu düşünülebilir. Ama Kemalizm diye bir ideolojinin icat edilmesi ve resmileştirilmeye çalışılması -Kemalistler farkına varmasa da- bizzat bu ideolojinin aleyhine olmuştur. Kemalizm bir menfaat çetesinin kalkanı haline getirildiğinden aydınlar tarafından ona itirazlar başlamıştır. Gittikçe sevimsizleşmektedir. Bazıları doğrudan söyleyemediklerini onun arkasına sığınarak söylemektedirler. Artık her şey serbestçe tartışılmalı, bilinmeyenler gün ışığına çıkmalıdır

Demin dediğimiz gibi Kemalizm bir fikir değil, günün şartlarından doğmuş bir harekettir. O artık devrini tamamlamıştır. O zaman alınması gereken tedbirler alındı ve ülkemiz belli bir aşamaya geldi. Dünyada meydana gelen değişmelere gözümüzü kapayıp tarihin bir döneminde kalırsak, yerimizde sayıp dururuz. Hayat devamlı değişir ve gelişir. Hiçbir fikir sonsuza kadar yürürlükte olamaz, etkisini sürdüremez. Kemalizm artık ilerlemenin ve gelişmenin önünde bir engel oluşturmaya başladı. Koyu bir bağnazlıkla “laiklik elden gidiyor” çığlıkları duyuluyor. Cumhuriyetin kuruluşundan beri ülkeye hâkim olan bir azınlık, menfaatlerinin sarsıldığını görünce her türlü melaneti işlemekten geri kalmıyor.

Son zamanlarda taşra insanı ekonomi, siyaset ve kültür alanında varlığını ortaya koydu. Eski egemen sınıfın zemini altlarından kaydı. Yeni gelenlerin dine ve geleneğe olan bağlarını az da olsa muhafaza etmesi bazılarını korkutuyor. Bu yersizdir ve gereksizdir. Sistemde bir yeniliğe şiddetle ihtiyaç vardır. İdari ve siyasi yapımız eskimiştir. Halkın istek ve arzularına göre işleyen bir demokrasiden hala uzağız. Kendilerine “ulusalcı”
diyen gerici ve tutucu güçler halkın iktidarına engel olmaya çalışmaktadırlar. Rejimin yıkılacağından korkuyorlar. Bu korkunun temeli yoktur. Cumhuriyetin kazanımlarından geri dönüş söz konusu değil. Ortada bir çıkar kavgası var. Post elden gidiyor, bunu kaptırmamaya çalışıyorlar.

Cumhuriyeti yıkıp saltanatı getirmeyi düşünen yok. Bunlar düşünmüyorlar ki saltanat devam etseydi bile çağdaşlaşma devam edecekti ve saltanatın ancak simgesel bir anlamı olacaktı. Bugünkü Birleşik Krallık gibi… Modernleşme adımlarının daha Osmanlıda başladığı ve bugünkü kurumlarımızın pek çoğunun o zamandan kaldığı göz ardı ediliyor. Çok partili sisteme ikinci meşrutiyetle geçtiğimizi unutmayalım. Cumhuriyetin kuruluşunda rejimi yerleştirmek için ortaya atılan söylemler gerekçesini yitirmiştir ve artık kimseyi kandırmaya yetmiyor. Vesselam.

Bu yazı 581 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum