Cuma Özusan

Cuma Özusan

[email protected]

SON NEFESTE İMANLA GİTMEK

02 Temmuz 2012 - 06:40

 


Müslümanlar arasında “son nefeste imanla gitmek” ten bahsedilir. “Allah Kuranı ve imanı yoldaş etsin” denir. Yani öbür dünyaya müslim ve mümin olarak gitmesi umulur ve bu şekilde mümin kardeşine bir dua yapılmış olur. İlk müminler arasında bu şekilde bir davranışın yani bir tavsiye ve duanın olup olmadığını bilmiyorum. Böyle bir şey olsa da o zaman bu sözlere verilen anlamla şimdi verilen anlam bir değildir sanırım.


Mümin olarak yaşayan ve fakat kâfir olarak ölenler vardır. Yani bir insanın son nefesine kadar hangi inançta olduğu bilinemez ve anlaşılamaz. İnanmak yani iman son saate kadar bir imtihan ve mücadeledir. Esasen kıymeti de buradan gelmektedir. Bir defa mümin olanın sonuna kadar mümin kalacağı belli değildir. Böyle kalacağı garanti olsaydı inandığı şeyler için bir şey yapması da gerekmeyecek, rahat olup keyfine bakacaktı.


Esasında kimin mümin kimin kâfir olarak öldüğünü bilemeyiz. Biz sadece dıştaki söylemlere bakarız. Mümin olduğuna dair beyan ve işaretler varsa mümindir deriz. Yani adamın sözlerine hüsnü zan besleyerek onu mümin sayarız. Hiç camiye ve cemaate gelmeyenler ve imanını beyan etmeyenler mümin olabildiği gibi, mümin olduğunu söyleyenler de mümin olmayabilir. Çünkü kalplerde olanı Allahtan başka kimse bilmez.


Esas benim üzerinde durmak istediğim şey bunlar değil. Kişinin imanla ve Kuranla ölmesini ummanın içerdiği yüzeysellik ve anlam bakımından olan çarpıklıktır. Bu dilek görünüşte iyi görünse de büyük bir zaafa da işaret etmektedir. Çünkü sanki insanın bütün ömrü boyunca yaptıkları önemli değil de yalnız son nefesinde söyledikleri onu kurtaracakmış gibi bir hava seziliyor. Bu sözü söylersen ebedi yanmaktan kurtulursun...


Hakiki inanmak, inandığı gibi yaşanırsa bir anlam ifade eder ve bu da yaşarken olur. Adam bir ömrü boşa geçirmişse, kimse onun için bir şey yapamaz. O yaşarken gereğini yapmamış ve biz de yaşarken kendimize ve ona karşı olan görevlerimizi ihmal etmişiz. Ahir nefeste bunu söyleyerek kendi kendimizi kandırıyoruz. İman; bu dünyada daha dürüst, daha iyi ve doğru yaşamak içindir. Gerçek hayat buradadır, öbür dünya buranın gölgesidir.


İnsanlar imanın hakikatini bilselerdi son nefeste imansız gitmekten korkmazlardı. İnsan bütün ömrünce nasıl yaşarsa son anında da öyledir. Oradaki değişiklik ve başkalaşım hem imkânsızdır ve hem de esasında geçersizdir. Bir anda bütün hayatınızı değiştiremezsiniz. İmanını kaybetmekten korkmak yersiz ve anlamsızdır. İnsan mutlak anlamda her an bir şeye inanarak yaşar ve yaşadığı gibi ölür. İmanı değişirse o zaman imanı o olur.


İmanını kaybetmekten korkanlar iman sahibi değillerdir. Onlar imanı bilerek ve anlayarak kabul etmemişlerdir. Çünkü bilerek ve anlayarak kabul edilen şey insandan kopmaz, insanın içine katılır ve onun bir özelliği haline gelir. Bir elbise gibi insan imanı çıkarıp atamaz ve bir eşya gibi iman kırılmaz ve çalınmaz. Böyle düşünenler varsa imanı bir nesne haline getirmişlerdir. Nesneler ise kırılır, kaybolur ve çalınır.


İmanın hakikati hissedilmiyor, anlamına varılmıyor. O ağzımızdaki bir sözden ibaret hale gelmiş. Böyle olunca da yaşantımızda hiç etkisi görülmüyor ve bizde bir değişiklik meydana getirmiyor. Mümin olanla olmayanlar arasında fark yaşantı değil, bazı sözleri söyleyip söylememek arasındaki farktır. Kim hangi çevrede ve ailede doğmuşsa oradan kendisine telkin edilen şeyleri ömrünün sonuna kadar savunuyor. Vesselam.



Bu yazı 1843 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum