Cemil Yeşildağ

Cemil Yeşildağ

[email protected]

Haydi, Kızlar Başörtüyle Okula!

16 Ekim 2010 - 21:00

 
     
28 Şubat 1997 MGK Kararları ile annelerimizin, eşlerimizin, bacılarımızın, kızlarımızın, izzet ve şerefi olarak gördüğümüz başörtüsüne karşı bir düşmanlık psikozu halinde başta İstanbul Üniversitesinde olmak üzere bütün üniversitelerde kademe kademe yasaklar getirildi. Yasaklar öğrencilerden çalışanlara doğru genişletildi. Dönemin Cumhurbaşkanı da "kamusal alan" adlı safsata ile üniversite ve kamu kurumlarında başörtü yasağının en büyük destekçisi oldu.  28 Şubatın yandaş basını ise hukuka aykırı bu keyfi yasakları sıkça işleyerek sanki tüm dünya tehlikedeymişçesine bir hava yarattılar. İşte o yıllarda başta İstanbul Üniversitesinde olmak üzere Türkiye’nin nerede ise tüm üniversitelerine yayılan bir başörtüsü direnişi oluştu. Başta Özgür-Der olmak üzere çeşitli İslami camialar örgütlü bir şekilde başörtüsü mücadelesi verdiler.

28 Şubat 1997 postmodern darbesinin yıkamadığı, tersine davalarına daha da inatla bağladığı İslami camialar başta İstanbul olmak üzere birçok ilde kesintisiz şekilde her cumartesi günü "Başörtüsü Eylemleri" yaptılar. Bu eylemler, uygulanan başörtüsü zulmünün sürekli gündemde kalmasını sağladı. Ayrıca Müslümanların izzet ve şerefini zalimlere teslim etmeyeceğini tüm dünyaya ilan ettiler.

"Başörtüsü Eylemleri" geleneğinin diri tutulması, meyvesini kısa sürede vermese de yetişen yeni nesillerde bir şuur oluşturdu. Bu neslin ilk temsilcisi 6 Mart 2010'da Diyarbakır Hamravat İlköğretim Okulunda başörtüsü taktığı gerekçesiyle okulundan sürgün edilen 12 yaşındaki Ece Nur Özel oldu.

Ece kardeşimizin başörtüsünü takarak okula gitmesi devlet kurumlarının kendi hukuklarına aykırı davranarak işledikleri zulmün deşifre olmasına neden oldu. Ece Nur başörtüsünü çıkarmayı reddedip bir direniş süreci başlattı. Bu süreçte Diyarbakır Özgür-Der şubesinin yoğun desteği ve Ece'nin ailesinin kararlı tutumu ile zaten var olan bir hak elde edilmiş oldu. Hatta bu kararlı direniş başörtülü bir şekilde okula gitme ile sınırlı kalmayıp sınavlara başörtülü girilebileceğini de gösterdi.

Sistem bir taraftan 8 yıllık zorunlu eğitimle öğrencileri okula gelmeye zorlamakta bir taraftan da kamusal alan adı altında başörtüsünü yasaklamaktadır. Başörtülü olduğu için derse alınmayan öğrenci başörtülü okumada diretince de zorunlu eğitimden dolayı Milli Eğitim Müdürlükleri, okuldan atamadığı öğrencilerin direncini kırmak için onları sürgünlerle başka okullara göndermek zorunda kalmaktadır.

Ece kardeşimizin bu direngen tavrı zaten çelişkiler ve zulüm yumağı üzerine kurulu olan sistemin çıkmazlarından birinin daha ortaya çıkmasına vesile oldu. Yönetmeliklerde yer alan başörtüsü yasağına karşın, zorunlu temel eğitim olan ilköğretimde çocukların okuldan hiçbir sebeple uzaklaştırılamaması sistemi çıkmaza sokmaktadır. Sistem, bir öğrenci başını açmamakta direnmesi karşısında krize girmektedir. Başvurabildiği tek yol, bizim “sürgün” demeği tercih ettiğimiz “okul değiştirme” cezası. Yoğun bir direniş karşısında sistem bunu da uygulamakta başarılı olamamaktadır. Böylece başörtülü öğrencilerin lehine fiili bir durum ortaya çıkmaktadır.

İslami camialar, sistemin bu çıkmazlarını kullanarak başörtüsü ile okumak isteyen çocuklarını başörtülü bir şekilde okula göndererek bu fiili durumu yaygınlaştırabilir ve bir kazanıma dönüştürebilirler. Hatta kızlarımızı teşvik ederek sistemin işleyişini kilitlemeli ya da kızlarımızın başörtüleri ile okula gitmesinin önünü açmalıyız. İslami camiaların bu konudaki hassasiyetlerinin artması lise ve üniversitede de daha direngen bir neslin oluşumunu sağlayacaktır. Ayrıca bu kararalı tutum kızlarımızın ömürlerinin sonraki yıllarında da başörtüsü ile okullarını okumanın önünü açacak ve başörtüsü ile çalışmalarını da sağlayacaktır.

           
Kanaatimce İslami camia bunun üzerinde kafa yorar ve birbirine destek olursa sistemin gasp ettiği haklarımızdan biri olan örtünme hakkını geri almış oluruz.

           
Yüce kitabımız Kuran biz Müslümanları direnmeye, didinmeye, çabalamaya, değiştirmeye ve her daim hareket halinde olmaya çağırır. Bu çağrı zulme rıza göstermeyen, hak ve hakikatin savunucusu olmaya çağıran, zalim ve despot yöneticilere bırakın yakın görünmeyi olabildiğince uzak durmayı önceler. Onların zulmünü deşifre edip peygamberi bir sevda ve yürek ile zalimlerin yüzüne haykırmayı öğretir. Yerel ve küresel zalimler karşısında haklarımızı müdahane ile değil mücadele ile elde edeceğimizi bize öğretir.

            O zaman Kuran'ın öğretisi ile bir çağrıda bulunuyoruz.

            Haydi, kızlar başörtüsüyle okula!

           [email protected]

Bu yazı 1069 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum