Muhammed Nur

Muhammed Nur

[email protected]

28 ŞUBAT SÜRECİ VE SİVEREK 1

04 Kasım 2015 - 13:52

Hızlı adımlarla ağzında marşlar mırıldanarak yürüyordu. Yürürken, yürüyüşünü hiç aksatmadan sağ kolundaki hesap makineli saatine baktı. Yatsı namazına 1 saat vardı. Bu akşam nedense biraz geç kalmıştı. Her gün yatsı namazına 1 saat kala camide olurdu. Üçgen parkın yanından geçtiği sırada parkta bir masada oturan üç kişi dikkatini çekti. Dünde aynı kişileri burada görmüştü. İçlerinden biri kaş göz işareti ile yanındaki iki kişiye Semih'i işaret ediyordu.

Semih, aldırış etmeden emin adımlarla yoluna devam etti. Parkta oturan kişilerden 1.80 boyundaki, esmer tenli, burnu büyük, buyuklarının ucu uzun olanı, masanın altında gizlemiş olduğu telsizini çıkararak:

- Efendim şüpheli kişi Askerlik şubesine doğru ilerliyor, diyerek telsizi kapattı.

Semih askerlik şubesinin önünden geçtiği sırada arkasından yavaş yavaş gelen aracın sesini hissetti. Semih bu araca hiç yabancı değildi. Arkasındaki arabanın uzun zamandır kendisini takip eden "Toros marka siyah araba" olduğunu biliyordu. Araç kaldırıma doğru yanaşarak yolun hemen sağında kaldırıma paralel gidiyordu. Semih bir an da ani bir hareketle durarak yere eğildi. Ayakkabısının bağını çözerek yeniden ayakkabısının bağlarını bağlamaya başladı. Arabadakiler bir an da ne yapacaklarını şaşırdılar. Şoförün yanında oturan kısa boylu, buyukları ağzının içine giren, Karadeniz lehçesi ile konuşan kişi:

-Şüpheli kişiyi geçerek cami kapısının önünde dur, dedi. Talimatı alan şoför:

-Peki efendim, diyere karşılık verdi.

Semih, aracın önünden geçmesiyle birlikte tahminlerinde yanılmadığını anlamıştı. Arkasından yavaş yavaş gelen araç uzun zamandır kendisini takip eden siyah toros otomobildi. Semih, istikametini değiştirmeden camiye doğru hızlı adımlarla ilerlemeye devam etti. Tarım Müdürlüğü'nü geçerek caddeye çıktı. Caminin yanındaki marketi ve çay ocağını geçmesinin ardından az önce kendisini takip eden siyah aracın caminin önünde beklediğini gördü.

Karanlık olmasına rağmen araçta 4 kişinin olduğu belli oluyordu. Hızlı adımlarla camiye yanaşarak camiye varmadan sokak arasına girdi. Caminin diğer kapısından içeri girerek cami avlusunda hızlıca yürüdü. Abdesthane'nin hemen yanındaki tahta kapılı cami hücresinin kapısını açarak içeri girdi.

Cami hücresinde yaşları 7 ile 15 arasında değişen 20 kadar çocuk önlerinde Kur'an'ı kerim ya da elif baları vardı.

Semih, Kur'an okuyanlara selam verilmesinin uygun olmamasından dolayı içeri girer girmez her zaman yaptığı gibi hücrede Kur'an'ı kerimlerin bırakıldığı dolabın karşına oturdu. Önüne bir rahle alarak, hemen solundaki pencerenin perdesini açarak, cami avlusunu kontrol etmeye başladı. Cami avlusunda cami müdavimlerinden olan iki yaşlı amcadan başka kimseler yoktu.

Cami avlusunda oturan yaşlı adamlardan biri Arif Dayı'ydı. Arif Dayı'nın Hürriyet Caddesi üzerinde küçük bir dükkânı vardı. Arif Dayı, Camiye Kur'an okumaya gelen çocuklara iyi davranır, çocuklara tebessüm gösterirdi.

Semih tekrar perdeyi çekerek, önünde oturan Hasan'ın hal hatırını sordu. Hasan, Kur'an'ı kerim-i açarak "Vakıa Suresi"ni tecvid kurallarına uygun olarak okudu.

Hasan caminin en zeki öğrencilerinden biriydi. Ortaokul ikinci sınıf öğrencisi olmasına rağmen bir cami hocası kadar olmasa da İslami ilimlere vakıftı. Cami ile 4. sınıfta arkadaşı Mehmet sayesinde tanışmıştı. Camiye gelir gelmez 5 vakit namaza başlayan Hasan, okuldaki boş bir odada arkadaşları ile birlikte namazlarını kılardı.Hasan, sınıf arkadaşlarını camiye davet ederek onlara islami  kitaplar veriyordu. Hasan sayesinde bir çok sınıf arkadaşı camiye gelmeye başlamıştı.

Hasan, Halit Gülpınar İlkokulu'nu bitirmesinin ardından Siverek Ortaokuluna kayıt yaptırmış, burada da çalışmalarına devam ediyordu. Okulda mescit olmamasından dolayı ikindi namazlarını kendisine en yakın camiye giderek kılıyordu.

Semih, Hasan'nın Kur'an'ı kerim dersi almasının ardından, kulağına hafifce eğilerek, cami kapısında bekleyen araba hakkında kendisine bilgi getirilmesini istedi.

Semih'in söylediklerini dikkatlice dinleyen Hasan, bu konularda tecrübeliydi. Daha öncede benzer olaylar yaşamıştı. Bu konuda da kendisine Hz. Ali'yi örnek alıyordu. Hz. Ali'nin İslam'ın ilk dönemlerinde küçük bir çocuk olmasına rağmen büyük işler yaptığını biliyordu.

Hasan hücre kapısını açarak dışarı çıktı. Cami avlusunda kısa bir tur attıktan sonra caminin güney cephesindeki kapısından dışarı çıktı. Hasan, cami önünde herhangi bir aracın beklemediğini görünce yeniden camiye dönerek durumu hücrede kendisini bekleyen Semih'e haber verdi.

Hasan'ın saçlarını okşayan Semih, Hasan'a teşekkür ederek, yatsı namazında müezzinliği kendisinin yapabileceğini söyledi. Müezzinlik yapacağı için heyecanlanan Hasan, arkadaşlarının yanına giderek Elif-Ba'daki çocuklara dersleri konusunda yardımcı oldu.

28 Şubat süreci ile birlikte Siverek ilçesinde camiye giden Kur'an öğrencileri, Batı Çalışma Grubu tarafından tek tek fişleniyordu. Polis tarafından camiye giden çocuklar korkutuluyor, aile ve akrabaları üzerinden onlara baskı yapılıyordu. İlçenin birçok camisinde Kur'an dersi verdiğinden dolayı 20'den fazla kişi evlerine düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınmış, vahşi işkencelerden geçirilmişlerdi. Gözaltına alınan şahıslara neden camiye gittikleri, kimden Kur'an kerim dersi aldıkları, camide ne öğrendikleri ile ilgili sorular sorulmuştu. 28 Şubat süreci ile birlikte esen dondurucu rüzgârlar dinini yaşamak isteyen herkesi rahatsız ediyordu.

Devam Edecek..

Bu yazı 2528 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum