Prof. Dr. Yılmaz Emre

Prof. Dr. Yılmaz Emre

[email protected]

Kirvem Abdulkadir Helaloglu (Abdi Hoca)

21 Ekim 2020 - 10:05





Daha küçük yaşlarda çarşıyla tanıştım. Hani kulaklarım da fena değildi. O çocuk halimle bile kimin ağırbaşlı, kimin Siverek deyimi ile ”sulu” olduğunu kestirebiliyordum. Babamla muhabbeti iyi olan, ağırbaşlı ve nitelikli bir müşterimiz vardı. Abdi Helaloğlu. Babamla kurs ve öğretmenlikle ilgili konuşmaları oluyordu. Ancak detaylı bilgilere sahip değildim. İşte bu ağırbaşlı ve nitelikli kişiyle 08.09.1974 Pazar günü saat 17.00’de “Kirve” olduk. İyi ki bu güzel insan ve ailesi ile bu bağı kurmuşuz.


Bir karşılaşmamızda anılarından bahsederken: Mehmed-i Şettah’den bahsetti. Doğrusunu isterseniz çok hoşuma gitti. Ben de Siverek için önemli ve renkli bir sima olan bu kişiyi hatırlamıştım. Anılan kişi, ekmeğini taştan çıkaran, kimsenin önünde eğilmeyen, varlıklı olmamasına rağmen şen-şakrak, şakacı, espiritüel bir şahsiyetti. Uğraşısı Adıyaman’dan getirdiği tütünleri kalın sesiyle “Tütuna Kav” diye meydana yakın yerde satmasıydı. Bazen bir kuşanmış beygirle Şeytan Küçesini yukarıdan aşağıya doğru geçtiğini hatırlıyorum. İşte Kirvem bu hayat dolu adamın bir olayını anlattı. Aslında   ben de aşinaydım bu olaya ..Ancak birçok hatıra gibi bu olayda buharlaşmıştı anılarımda: Bizim kuşak ve daha önceki kuşaklar Lezgo’nun Parkını iyi bilir. Lezgo Amca ile anısı olmayan çok az genç vardır. Sert ve otorite tanımayan bir esnaftı. İşte onun bu sert yanını bilen Mehmed-ı Şettah,, beygirini parkın bir kapısından diğer kapısına sürerek;    


“Ben Köroğluyum


Dağda gezerim


Esen rüzgardan şüphe süzerim


   Bana yan bakanı hemen ezerim”


Nidaları ile Lezgo Amcayı kızdırırmış. Bir başka gün yine bu senaryoyu icra etmek istemiş, ancak Lezgo bu kez adamlarını tembihlemiş ve hazırlıklıymış. Mehmed-ı Şetteh bir kapıdan yine naralarla diğer kapıya doğru beygirini sürerken , çıkacağı kapıyı kapattırmış. Yani Lezgo Amca’yı kızdırayım derken, tuzağa düşmüştür. O anda kendini sınır hattında hissediyormuş..”Aha şimdi mayına bastık” diye hayıflanmıyormuş. Artık Lezgo Amca bu komik adama ne yapıyormuş siz tahmin edin.


Bu olayı anlattıktan sonra, Lezgo Amcanın kendisini sevdiğini ve bir gün bir arkadaşıyla tavla oynarken, arkadaşının tavla oyununda heyecanla pullara yer değiştirirken, gürültü çıkarmasından dolayı; Lezgo Amcanın kendisini çağırdığını ve arkadaşının etrafa rahatsızlık verdiğini söyleyerek; bir daha o arkadaşını Parka getirmemesini rica etmiş. Lezgo Amca’nın hassasiyet düzeyine işaret ederek; O güzel insanlara olan özlemini dile getirmişti.


 


06.03 1944 yılında Gülabi Bey Mahallesi Derebaşı Sokağında doğdu. Babası Kocali Helalbekir ve Annesi Elif Teyze. Koçali Amca “Arase” de tahil işiyle uğraşır ve evine lakabı gibi helal ekmek götürmenin yollarını arayan bir esnaftı. Büyük oğlunun adı da rahmetli Abbas Helaloğlu’idi. Abbas Kirvem de uzun boylu ve yakışıklı bir simaydı. İkisi de dükkanda babalarına yardım ediyorlardı. Daha 60’lı yılların başında bir gün Abdi kirvem dükkanda bir bayana buğday satışı yapıyor. Ölçü kaplarıyla sattığı buğdayın kayıtlarını yanlış topladığını sonradan fark ediyor. Ancak kadın gitmiş ve adresini de bilmiyor. O zaman bir hıçkırık   tutuyor ve ağlamaya başlıyor. Bir müddet sonra babası döndüğünde ona verdiği buğdayı 520 kg. yerine 620 kg   yazdığını söylüyor. Sonra “HelalBekir” şefkatle küçük oğlunun saçlarını okşayarak, şefkat ve hassas duygulariyla yüzünü iki elinin arasına alarak ”Merak etme oğlum. Hangi hamal malı kadının evine götürdü ?” Diyerek Hamal aracılığıyla kadının evini buluyor ve geri kalan buğdayını kadının evine teslim ettiriyor. Kadın kendilerine dua ederek, yedi yetime baktığını ve onların kısmetinin geri geldiğini ifade ediyor. Helalbekir Amca da Allah’a şükür ediyor böyle bir evlada sahip olduğu için.. Hep çocuklarına “helal” yolda devam etmelerini ve kimsenin hakkını yememelerini istemiştir. İşte kirvem bu dualarla hayatını devam ettirmiştir. Zaten sakin ve hayata güzel bakmanın sırları da hep o güzel babanın duasında seda bulmuş..


Evlerinin yakınındaki Türközü ilkokulunda 1952-1957 yılları arasında okudu. Sonra Siverek Orta Okulu ve Urfa Lisesinde okuyarak orta öğretimini 1967 yılında tamamladı. Aynı yıl Kars Kız Öğretmen Lisesinde MEB tarafından açılan öğretmenlik kursuna katılarak öğretmen olma hakkını elde ediyor. Kara trenle Kars’a giden ve öğretmen olma hakkını elde eden, dokuz öğretmen adayını Hemşerimiz Ali Fuat Fırat ‘ın –ki o zaman MEB’da etkili bir görevde- tavassutuyla herkes istediği yer ve okula tayin ediliyor. Abdi Öğretmen de 1967 yılının Ekim ayında Türközü ilkokuluna tayin oluyor.1975 yılında ise Devrim ilkokulunda dört yıl boyunca çalışıyor. Daha sonra sekiz yıl Baba mesleğini icra ediyor. 1996 yılında Açık Öğretim Ön lisansından mezun olarak, tekrar öğretmenlik mesleğine dönüyor ve bu kez Diyarbakır Melik Ahmet Semtindeki Yeni İlkokul’da öğretmenliğe devam ediyor. Daha sonra emeklilik yılları başlıyor.. Diyarbakır’da süren emeklilik yılları boyunca mevsime göre daha serin olan ve evlatlarının bulunduğu başka gurbetlere de gidebiliyor. 06.10.2016 tarihinde Muhterem Yengemizi kaybediyor. Artık bu seyahatlerini yalnız yapıyor


Değerli Kirvem, baba yadigarım, başarılı Öğretmen ve kıymetli bir baba olan bu güzel insana, evlatlarına ve torunlarına sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum


 

Bu yazı 7749 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum