Prof. Dr. Yılmaz Emre

Prof. Dr. Yılmaz Emre

[email protected]

Gönlü Bizde Kalanlar III Öğretmenimiz: Abdülbaki Akalın

24 Kasım 2020 - 06:42

Z


Bazen bir insanı taltifle birlikte tasvir etmek adına bir takım nitelemeler kullanırız. Örneğin “Babacan bir adam” veya “Tam bir halk adamı” gibi ifadeler beğendiğimiz, takdir ettiğimiz kişiler hakkında sıklıkla kullandığımız ifadelerdir. İşte böyle bir yaklaşımı öğretmenimiz Abdülbaki Akalın için hep kullanmışımdır. 1973-1974 eğitim yılında lise 1. sınıfta öğrenciyim. Kimya dersimize Biyoloji öğretmenimiz Hacer Okuyucu girmektedir. Bu öğretmenimle orta okulda yanlış bir anlaşılmadan dolayı bir kırgınlığımız olmuştu. İlk derslerde beni sık sık tahtaya kaldırıyor ve zor sorular yöneltiyordu. Ancak bu inadını verdiğim cevaplar ve gösterdiğim saygıdan dolayı kısa bir zaman aralığında kırdım. Sonra bana bir gün tahtada iken “Bu okulun en efendi çocuklarından birisin, ancak o davranışını hala unutamadım” dedi. Ama ilerleyen günlerde bu tavrından eser kalmadı. Yanlış hatırlamıyorsam bir-kaç haftalık dersden sonra kimya öğretmenimiz değişti. Yeni öğretmenimiz Abdülbaki Akalın olmuştu. Oldukça genç, mahcup ve mütevazi bir yapısı vardı. Kimyaya olan ilgimin artmasına katkı sağladı. Bir laboratuar dersinde “Hıka cılk” örneğini vermesi hala bazı arkadaşlarımın unutmadığı okul anıları içinde yer almaktadır.


İlk yıl diğer öğretmenlerimiz gibi Pamuk Palas’da kalıyordu. Zaman zaman Necati Yenice ile otel’de kendisini ziyarete gidiyorduk. Bir öğretmen’le okul dışında görüşebilmek bize oldukça farklı bir hava veriyordu.


1950 doğumlu olan Abdülbaki Hocam, Köyünde ilkokul olmadığından Babası Halil Amcanın teyzesi ve dayısının bulunduğu Tunceli’nin Devarcı köyüne gitmiş ve ilk iki sınıfı bu köyde okumuştur. Daha sonra Palu’nun Çaybağı Köyü ve nihayet 1965 yılında Kovancılar Beldesindeki ilkokuldan mezun olmuştur. Müteakiben Palu Orta okulunu ve 1969-1970 yılında Elazığ Lisesinden mezun olmuştur.. Bu mezuniyetten sonra da Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsünün Fizik, Kimya ve Biyoloji (FKB) Bölümünü okuyarak, öğretmen olmaya hak kazanmıştır. İlk tayin yeri de Siverek olmuştur. Siverek onun için çok anlamlı bir coğrafik bir kelimedir. Siverek’ten bahsederken; bir özlem ve hasretin izlerini bulursunuz hem cümlelerinde ve hem de yüz ifadelerinde ..Bunu da orada edindiği güzel dostluklara, samimi kardeşlik duygularına ve mesleğinin ilk göz ağrısına bağlar. Asla Neşet Hampolat Hocayı, Behzat Taşdönderen’i, rahmeti Mahmut Siyahan’ı, ve diğer dostları.. Hele o küçücük Din göevlilerine ait çayhaneyi ile onun samimi ve uhuvvet kokan atmosferini asla unutmadığını hasretle ifade eder.


Otel’de geçen ilk yıldan sonra, Abdulbaki Hocamız evlendi ve Hacıpiyar Çeşmesinin hemen yanıbaşındaki “Güler Abla”nın evinde kiracı oldu. Birkaç kez o eve gittiğimi hatırlıyorum. O evde şimdi Nörolog olan ilk çocuğu Dr. Yahya dünya’ya geldi.


1975-1976 öğretim yılının getirdiği sıkıntılı ortamdan dolayı adeta “ firar” edip, İstanbul’a dershane için gittim. 1974-1975 yılında da oldukça zalim baskılara maruz kalmıştık. Bu arada Necati Yenice bazı hesaplı ve ideolojik nedenler bahane edilerek, haksızlığa uğramış ve kaydını alarak Diyarbakır’da Ziya Gökalp Lisesine gitmişti. Benim de adeta kolum kanadım kırılmıştı. Çünkü en iyi arkadaşım zulume uğramış ve ben de yalnız kalmıştım.. İşte bu can sıkıntısı içinde akrabam olan ve çok iyi anlaştığım Alaattin İrtegün’e durumu açmış ve bizi İlçenin önemli bir otoritesi olan rahmetli Halit Gürpınar’la görüştürmesini talep etmiştim. Zaten bu arada olaylar bazı öğretmenlerimize de sıçratılmıştı. Hem biz öğrencilerin ve hem de öğretmenlerimizin yaşadıklarını anlatmak, gördüğümüz aşırı tahrik ve baskıları ifade etmek üzere bir akşam evinde kendisini 5-6 kişi ziyaret etmiştik. Aramızda Abdülbaki Hocamız da vardı. Herkes bir şekilde söz alıyor ve sıkıntılarımızı anlatıyorduk. Gerçekten Halit Gürpnar oldukça etkili bir otoriteydi Siverek’te.. Karacadağ yöresindeki akrabalarımın ona olan bağlılıklarını çok iyi biliyordum. Zaten herkes bunun farkındaydı..Sıra Abdülbaki Hoca’ya geldiğinde ;” Şeyhim…” diye başladı ve konuşmasıyla meramını anlattı. Sonra rahmetli Halit Gürpınar Hocamıza dönerek ;” Sayın Hocam öncelikle ben şeyh filan değilim. Ben İslam’ın bendesiyim…” diyerek Hocanın sorduklarına cevap verdi.. Doğrusunu isterseniz, ben o ifadeden bir şey anlamadım ve “bende” kelimesine takıldım ..Eve döndüğümde ilk işim “bende” kelimesinin manasını sözlükten bulmak oldu. Bu kelime “Köle” anlamına geliyordu. Bu vesileyle rahmet Halit Gürpınar büyüğümüzü de derin ve anlamlı bakış açısıyla rahmetle anmış olalım…


Dedim ya 1975-1976 yılının Mart sonu ve Nisan ayının başlarında Siverek’ten firar ettiğimi.. Aslına bakarsanız o tarihten sonra Abdülbaki Hocayı görmemiştim. Ama hep hatırımdaydı. Ta ki, 2016 yılına kadar.. Antalya’da 15 yıl boyunca yaptığım Enstitü Müdürlüğünden sonra görevden alınmıştım. Bakan bu haksız uygulamasından dolayı beni Su Ürünleri ve Balıkçılık Genel Müdür Yardımcısı olarak atamıştı. Yani Antalya’dan Ankara’ya gitmiştim. Bir gün odamda otururken, bir arkadaşım ziyaretime geldi. Sohbet ederken, Elazığ’a gideceğini söyledi ve oradan bir istediğimin olup-olmadığını sordu. Ben de hangi ilçeden olduğunu sorduğumda Kovancılar’dan olduğunu ifade etti. Birden Abdülbaki Hoca aklıma geldi. O arkadaş Hoca’yı tanıdığını ifade etti. Daha sonra bazı görüşmelerden yaparak telefonunu buldu ve bana verdi. Ben hemen o numarayı heyecanla aradım. Kendimi takdim ederken hemen beni tereddütsüz tanıdı. O tarihten beri de görüşüyoruz. Zaman zaman hal –hatır soruyoruz. Hatta 2019’da bir Doçentlik Jurisi için gittiğim Elazığ’da görüştük ve eski güzel günleri yad ettik.


Abdülbaki Hocamız üç yıl kaldığı Siverek’ten 1976-1977 yılında ayrılarak Baskil Lisesine Müdür olmuş. Burada geçen bir yıldan sonra ise Sivrice Lisesine tayini çıkmış ve uzun süre orada öğretmenliğe devam etmiştir. 1995 yılında Elazığ merkezindeki Org. Bedrettin Demirel lisesinde mesleki yaşamını sürdürmüştür. Bu arada Siverek’li Yahya’dan sonra iki evladı daha oldu. Toplamda 36,5 yıllık bir maratondan sonra, nihayet 2009 yılında emekli olmuş. Kendisini bizim gibi sevgi ve saygı ile anan birçok öğrencisinin hafızasında iz bırakarak emekllik yaşamına devam etmektedir.


1974 yılı mezunlarının daveti üzerine yıllar sonra Siverek ilçesine gelip; öğrencileri, dostları ve o sıcak Siverek atmosferiyle tekrar buluşmak o kadar hoşuna gitmiş ki, bir daha gelmek için sabırsızlandığını açıkça beyan etmektedir.


“Gönlü bizde kalan” Siverek ve Siverek’lileri unutmayan bu güzel insana ve aile efradına sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.


 

Bu yazı 9390 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum