KONUK YAZAR

KONUK YAZAR

[email protected]

Tilki ve Kürkçü Dükkânı

26 Ekim 2010 - 21:00

G (öö) rü – YORUM

Tilki ve Kürkçü Dükkânı

“Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkânıdır.”

Duymayanız yoktur bu atasözünü. Kimi zaman ben de kullanırım. Fakat alttan alta kabul edemediğim ve beni rahatsız eden bir şeyler duyumsarım içimde, bu cümle kulaklarıma ilişince.

Kürkçü dükkânı deyince küçük bir kasabada gösterişsiz bir vitrini olan loş bir dükkân gelir gözlerimin önüne. Sitemkâr ama ölçülü güleç bir adam belirir tozlanmış kürklerin arasından. Alnı kırışmıştır. Yüzü solgundur. Tecrübeyle öğrenilmiş bir kabul ediş adamın gözlerindeki parıltıda okunan. Kirli sarı sakalı, pos denebilecek bıyığı, kısa ama özentisiz kesilmiş saçlarıyla belirir az ilerimde. Dükkânı toz içindedir. Donuk gözlü tilki başları tozlanmış raflar arasından öylece sonsuza bakarlar.

Bir de, içten içe titreyen, karlı bir havada nefesi buharlanarak uzaklara bakan, önünde kalkan tavşana, kuşa, böceğe aldırmayan, hüzünlü bir tilki belirir gözlerimde, bu cümle kulaklarıma ilişince. Bir şeyler onu beklemektedir. Ve bu kaçınılmaz sona doğru titrek ayaklarıyla bir büyüdeymişçesine yol alır. Bir haksızlık, bir çıkmaz duyarım ben. Belki bu yüzden rahatsız olurum ya. Hiçbir tilkiye tozlanmış o rafları yakıştıramam. Doğanın kendi kanununa ters bir şeyler gelir, benim sineme oturur. Biraz hüzünlenirim.

Bugünlerde bu cümle birkaç kez yüreğimden akıp geçti. Geride tilkinin karda bıraktığı ayak izlerine benzer bir şeyler kaldı yüreğimde. Bir avcı titizliğiyle bu ayak izlerini yokladım. Açlığını, çaresizliğini içimde hissettim ve karın o ayazında ben de üşüdüm.

Memleket kavramı çok tuhaf bir kelimedir, hiç düşündünüz mü? Altın kafese konan bir kuşun memleket diye ötüyor olması ilginç değil mi sizce de? Bizi o toprağa bağlayan bağ nerden alıyor bu kudretini? Bu bağ hangi iplikle nasıl örülmüştür ve ne zaman, hangi düğümler atılmıştır? Neden memleketin kendi bir kürkçü dükkânına dönüşüverir bazı zamanlar. Tilkiyi aç kılan, güçsüz kılan, ayaklarına dolanan ve kürkçü dükkânına mecbur kılan bu aynı bağ mıdır?

Buradayım. Doğduğum, büyüdüğüm, ben olduğum, ayrı düştüğüm ama ayrı kalamadığım yerdeyim. Damarlarımda dolaşan kanın, atan yüreğimin ritmini taklit ettiği coğrafyadayım. Bir tilki olarak değil ama bir gezgin, bir misafir olarak bakınıyorum çevreme. Parıltıları gözlerinde dona kalmış insanları görüyorum. ( Raftaki donuk gözlü tilkilere ne çok benziyorlar. ) İçim üşüyor. Solgun yüzlü hemşehirlilerime çeviriyorum gözlerimi. Henüz dile dökülmemiş sözleri gözlerinden akıyor hepsinin. Bir heyecanla soluklanıyorum. Unuttuğum bir şeyler duyacağım sanki. Beni insan kılan, beni bu yere bağlayan, ayaklarımı dolayan. Ortak bir hüzün belki, ortak bir keder. Bir şeyler sese bürünüp kulaklarıma ilişiyor: Bir hayal kırıklığı. Bunlar değil duymayı beklediğim şeyler. Kendimi yabancı bir yerde hissediyorum kısa bir süre. Sonra o bildik muhabbetler.

Henüz bu denklemi çözemedim ben. Payıma biraz hüzün düşüyor sadece. Hep yabancı mı kalacağım ben?

Evet, belki biraz da umut. Tozlanmış bir şeyleri aralayıp o köze dokunacağımı umut ediyorum. Tilkinin ve kürkçünün aynı ritimle atan yüreklerinin sesini duyacağımı, ortak alın yazılarını okuyabileceğimi ve bu denklemi ondan sonra çözeceğimi ümit ediyorum. Taşlar belki ondan sonra gediğine oturacak. Yine de yanlış olan bir şeylerin olduğunu, kürkçünün daha parıltılı gözlerle hayata bakabileceğini ve tilki için dağların uçsuz olduğunu içimde bir yerlerde çok güçlü bir şekilde hissediyorum.

Gezgin ve misafir tarafım bir yargıç kıyafeti geçirip sırtına, yönünü belirle diyor bana. Bir tilki olup dağların yamacında kürküm karın beyazında göz alıcı parlayarak ömrümün sonuna kadar yaşayabilirim. Ya da kürkçü dükkânının loş ışıklarını söndürerek ama içimde hayata bakan tüm lambalarımı yakarak, içten bir gülümsemeyle uzun süredir uğramadığım evimi ve dostlarımı yön tutabilirim.

Zaman gösterecek.

Görüyorum.

Mavi ve yeşil kalın.

Muzaffer Bayram
25/10/2010, Siverek

Bu yazı 944 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum