Mahmut Hanpolat

Mahmut Hanpolat

[email protected]

Kaybolmuş şehir

26 Şubat 2022 - 23:59

Bir yanda doğarken bile batıyormuş hissi veren kış güneşinin soluk ışıkları, öbür yanda kırağısı olmayan sis yığınları... Bir serçe cıvıltısına kurban edilmesi gereken nice kof naralar barındırıyor bu şehir. Hiçbir bahçemiz bahar kokmuyor artık.

Şehrin çeperlerine yakın kuytularda kök salmış iniltiler duyulur şimdi. En müstesna tepeye kurulmuş ihtişamlı kapı yıkık duvarlardan bihaber. Dillere pelesenk olmuş kibirli sözler nazenin yürekleri yaralar durur. 

Riyayla kirletilmemiş mabetleri özleyen sineler çok kederli uzun zamandır. Toprağa susayan tohumların arzı yararak göğerme umutları kaybolmuş. Şafağı ummayan gecelerin, merhem beklemeyen yaraların yaldızlanarak gümüş tepsilerde ikram edildiği zamanlara erdik. 

Geceler boyu ay ışığı aydınlığında, tenhalarda, sessizlikte, ışığı çalınmış gözlerden akan yaşlardan habersiz bu şehir. Gri sesler duyulur, her dere bulanık akar. Sararmış titreyen yapraklar her yerde. Sancısı göğsünde yorulmuş ulu çınarlar çoktan göçtüler.

Aldığı soluk ciğerine saplanan yürekler, acılar biriktiriyor ömrün her durağında. Mevsimlerin sayısı dört değil buralarda. Buralar hep kış, aşk göçüp gittiğinden beri. Kalplerde şevk, gözlerde umut yok olmuş. Kağıt kaleme küsmüş, mürekkep hokkada kurumuş.

Yazgı bir başkadır buralarda, döngü pusulasızdır. Yollar patikadan daha dar, şafaklar rüzgarsızdır. Hekim zehre, hasta ölüme vurgundur. Çocuklar erken büyür, gençler erken  yaşlanır. Yaşamak sürekli kanayan bir yara gibidir. Gökyüzü terk etmiştir bu diyarı. 

Bu amansız fırtınalara rahim olan analar kimler? Hangi kucakta büyüdü bu soluksuz heyula? Gülistanın rengarenk gülleri ne ara terkidiyar ettiler? Asırlar öncesinden gelen ağdalı  nağmelerin yankısı hangi boşlukta kayboldu?

Hangi asrın kaybolmuş yankısıdır kulaklarda çınlayıp yok olan? Bakan gözlerin görmediği şu avuçlarımızda kıvrılan çizgiler hangi definenin pusulasıdır? Alın yazısı alnının çatına vurulmuşların sessiz kelimelerle mırıldandığı her bir dize kaç yalnızlık eder? Her harfi bin mizan eden gizemli namenin adresi hangi arayışta gömülü? Boşlukta asılı duran şu yorgun bakışlar kaç yaşamın mihveri, hangi hayalin imgesidir?

Oysa bir zamanlar fırtınasız rüzgarlar eserdi , ılık yağmurlar yağardı. Gün batardı ama güneş doğardı sonrasında. Kuş cıvıltılarının çocuk cıvıltılarına karıştığı kırların beyaz bulut desenli mavi göğünde kırlangıçlar uçardı. Yemyeşil tepelerde ceylanlar gezerdi. Son dizesi yazılmamış şiirlerin gölgesinde filizlenirdi umuda dair kelimeler. 

Filizlenmiş nazlı goncaların neşeli türküler söylediği çayırlarda muştusu gözünde yeşermiş bilgeler gezerdi. Merhameti yüreğinde bir şiir gibi taşıyanların her biri bir abideye  benzeyen bakışları değerdi insanlara. Aşkını sinesinde bir meşale gibi taşıyanların ışığı geceyi aydınlatırdı. 

Hangi ara gökyüzü rengini yitirdi? Şehrin kenarlarındaki kırlarda gelincikler neden yeşermez artık? Uçurtma uçuran çocuklar nereye kayboldu? Oysa mayamız umutla yoğruluydu, toprağımız sevgiyle bereketlenirdi bizim. Sırtına vurduğu gama, derde salınan yüreğine rağmen çocuklarını umut dolu masallarla büyüten anaların kuzuları, sararmış yapraklardan bile muştu devşirerek tomurcuklanan dalların yaprağıydık.

Bu yazı 1813 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum