Mahmut Hanpolat

Mahmut Hanpolat

mhanpolat@hotmail.com

Bir Ahir Zaman Dervişi: Ramazan Pişkin 

14 Mayıs 2024 - 09:50



Ramazan Hoca adıyla nam salmış olan Razaman Pişkin'in aramızdan ayrılışının üzerinden yaklaşık 80 gün geçti. Bu gecikmiş bir yazı gibi görülebilir ama asıl gerçek geciktirilmiş bir yazı olduğudur.

"Hafızai beşer nisyan ile malüldür." vecizesi insan zihninin birçok şeyi zamanla nasıl öğüttüğünü güzel ifade eder. Tıpkı Ramazan Hoca'nın aradan gecen kısa zamana rağmen unutulmaya yüz tutması gibi. Yazı Ramazan Hoca 'nın çabuk unutulacağı tahminine istinaden unutulmaya başladıktan sonra bu güzel insanı tekrar hatırlara getirmek gayesiyle geciktirildi.

Peki neden Ramazan Hoca hatırda tutulmalı? Can alıcı soru bu olsa gerek. 

Birçok faninin başına geldiği gibi ölümünün üzerinden geçen kısa zamana rağmen Ramazan Hoca unutulmaya yüz tutsa da o, hazin ölümünün geniş kitlelerin derin bir hüzne boğulmalarına sebep olması açısından dikkatleri üzerine çekti. 

Şüphesiz ki kitleler tarafından bu seviyede sahiplenilmek durup dururken olan bir şey değil. Sır Ramazan Hoca 'nın örnek yaşamında saklı. 

İnsanoğlunun hakikatle olan bağının oldukça zayıfladığı bu modern zamanlarda o, hakikatle nasıl sahici bir bağ kurulabileceğinin canlı bir örneği olarak aramızda yaşayan biriydi. Sözde Allah'a teslim olmuş ama pratikte paraya, güce, şehvete teslim olarak yaşayan kitlelere Allah'a nasıl teslim olunacağının şahitliğini Diyarbakır Ulu Cami duvarları dibinde yaptı yıllarca. Yolunu şaşırarak dünya zevk ve sefasının peşine takılanlara gerçek adresi göstermek onun en büyük amacıydı. 

Onun fikirleriyle ilgili çok şey yazıldı, söylendi. Beni ilgilendirense onun fikirlerinden çok geniş halk yığınlarını dişleri arasında öğüten dünya hayatının çekiciliğine karşı takındığı tavizsiz ve tutarlı duruşuydu. Onu benim gözümde yücelten asıl şey budur. Katıldığım görüşleri olduğu gibi katılmadığım görüşleri de vardı ama benim için asıl önemli olan görüşleri değil duruşuydu.

(Bu, görüşlerini önemsemediğim anlamına gelmiyor. Bilakis kendi imkanlarıyla kendini yetiştirmeyi başarmış olması onun diğer bir önemli özelliğidir ama bu özelliği ayrı bir yazı konusudur.)

Dünya hayatının cezbediciliğine karşı Onun bu duruşunu yakalayabilmek, derin bir tefekkür ve bu tefekkürü taçlandıran muttaki bir duruşla mümkün olabilir ancak. Ramazan Hoca'nın bunu başarmasıyla ortaya çıkan eşsiz karakteri toplumun gözünden kaçmadı. 

Toplum bu duruşu, dini diline pelesenk etmiş, zenginlik, zevk ve sefa içinde yaşayan sözde dindarların duruşundan çok daha asil bir duruş olduğunu gördü. 

Bir tarafta olağanüstü zenginlikler içinde yaşayıp etraflarında korumalarıyla toplumun gözünün içine sokarcasına ultra lüks arabalarla poz veren dindarlar; diğer tarafta günde iki öğün yemek yiyen, yoksulluğu üzerine giydiği elbiselerden hemen anlaşılan ama bunlara rağmen dini anlattığı videoların reklam geliri getirmesini sağlayan özelliklerini devre dışı bırakarak dini tebliğin para kazanma aracı olamayacağını ilan ederek bu onurlu duruşu bize hediye ve miras olarak bırakan Ramazan Hoca. 

Gerçek İslamî duruşun ete kemiğe bürünmüş modeli olarak Ramazan Hoca'nın toplum için sembol isimlerden biri haline gelmesinin sebebi budur. O, Kur'an'ın, hayatın anlamına dair öğretilerinin bir insanın şahsında nasıl birleştirilebileceğinin açık kanıtıydı. 

Ben dünya nimetlerinden hiçbirini tatmadım, diyordu.  

"Bütün dünya senin olsun, iman benim olsun. İman daha iyidir, ne yapacağım bu dünyayı?" diyordu.

Bu cümlelerini, yaşadığı hayatıyla doğrulayarak Kur'an öğretilerini kendi şahsında mücessem hale getiriyordu. O tepeden tırnağa samimiyetti, teslimiyetti.
Bu yüzden o konuşunca ilgi uyandırıyordu. 

Ramazan Hoca'nın örnekliği erdemli hayatın sadece kitaplarda yazılı olmadığını, istendiği zaman Kur'an öğretilerinin izdüşümü olan bir hayatın mümkün olduğunu bizlere göstermesi açısından umut vericidir. 

Ramazan Hoca'nın ölümü geniş halk kitleleri üzerinde sarsıcı bir etki bıraksa da gözlemlediğim kadarıyla istisnalar olmakla beraber Müslüman çevreler tarafından yeteri kadar gündeme alınmadı hatta adeta görmezden gelindi. Bunun birçok sebebi olabilir ama en görünür sebebi Ramazan Hoca'nın bağımsız kimliğiydi. Müslüman çevrelerin müzmin bir hastalığı olan "kendilerinden olmayanı önemsememe veya zorunlu hallerde önemsiyormuş gibi yapma" tutumu Ramazan Hoca gibi bir değerin bile ıskalanmasına neden oldu. 

Oysa zannımca Ramazan Hoca'nın hayatı konferansların, kitapların, filmlerin konusu olmalı. Bu eşsiz figür, bu ahir zaman dervişi unutulmamalı. Karakterini nasıl inşa ettiği enine boyuna irdelenmeli.

Bazıları bu yazılanların abartılı olduğunu düşünebilir ama şahsen az bile olduğunu düşünüyorum. Konu meseleye nerden baktığınızla alakalı. 

O, garip olarak yaşadı ve garip olarak namaz üzerinde şehit edildi. O yeryüzünde garip olabilir ama arşta meşhur olduğundan zerre şüphe duymuyorum. Rabbinin onu, bu kıymet bilmez kıymetsiz dünyanın daha fazla üzmemesi için yanına alarak rızıklandırdığına inanıyorum. 

Dünya zevklerinin peşine takıldığı için burnunun dibindeki, iniltileri arşı inleten Gazzeli çocukların acısını duymayan bu pusulası şaşmış ümmetin bir dirilişi olacaksa, bu Ramazan Hoca ve onun gibi ahir zaman dervişlerinin açtığı yolda olur. Tıpkı Gazzeli bir avuç ahir zaman dervişinin tüm dünyaya haykırışı gibi.

Bu yazı 300 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum