Mustafa Karadağlı

Mustafa Karadağlı

[email protected]

Tosuncuklar Cenneti

23 Nisan 2021 - 00:01

Khaled Hosseini meşhur “Uçurtma Avcısı” isimli eserinde şöyle bir ifadeye yer verir; 

Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. 

Bir adamı öldürdüğünde bir hayat çalarsın. Karısının onun üzerindeki hakkını, çocuklarının babaları üzerindeki hakkını da. Yalan söylediğinde birinin gerçeği bilme hakkını çalarsın. Çalmaktan daha alçakça bir hareket yoktur.

Z kuşağı kolay ve hızlı para kazanmak istiyor. Gençler çalışmaya inanmıyor artık. 

Çalışmayı ailelerinin veya devletin mecbur bıraktığı kölelik olarak algılayan ve buna isyan eden bir "şişirilmiş orta sınıf yükselme sendromu" var şu anda.

Oscar Wilde'in "Bana lükslerimi verin,
ihtiyaçlarım olmadan da yaşarım" dediği gibi aslında lüks için ağlıyoruz. 

“Lanet olsun çorapların yıkandığı hayata" diye isyan eden şişik bir orta sınıf savrulması yaşıyoruz. Çorap yıkamak bile zul sayılıyor artık...

Bu zamanda artık emek vermek, sabretmek, çalışmak, yorulmak, üretmek, bir ihtiyacı karşılamak ya da değer katmak eski çağlardan kalma aptallıklardır diyor gençler. Bunda hepimizin suçu var...

Yeni nesil müzik dinlerken kripto para yükselince zengin olmak istiyor. 
Dolandırılmak kaçınılmaz son tabii ki.

Sülün Osman’nın tabiriyle: 

“Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Ve dükkân kapalı.

Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira.

Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri.

Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum.

Demiyorlar ki ona, be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.”

Sülün Osman muhtemelen bu sözleriyle de kendisini aklamak sahtekarlığının peşindeydi; fakat en azından yaptığı suça ahlaki bir dayanak peşindeydi.

Sülün Osman 1961 yılında yakalandıktan sadece bir sene sonra 1962 yılında hapishanede yüzlerce mahkûma “Alın teri ile yaşamak” konulu konferans verecek güveni tekrar tesis edebilmişti.

Daha çok yaşanacak!

 

Bu yazı 1416 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Faruk PİŞİRİCİ
    3 yıl önce
    Evet kıymetli hocam. Eğitim sistemimiz de bunu tetikliyor ne yazık ki. Çocuklar ilkokuldan başlamak üzere, memur olma, lüks bir hayat yaşama, dizilerdeki lüks hayatlar üzerine dünyalarını kuruyorlar. Dolayısıyla, fırıncılık, boyacılık, tamircilik, çiftçilik, sanat, zanaat gibi toplumu ayakta tutan temel meslekler zul sayılıyor. Gençlerin sosyal medya hesapları şımarık ne yaptıkları ne okudukları nerede yaşadıkları belli olmayan sözde fenomenlerle dolu. rol model bunlar olunca da kimse çalışmak istemiyor. Hangi dizide çalışkan bir ustanın hayatı anlatılıyor? Hangi filmde alın teri vurgusu yapılıyor. Gençler uyduruk ertuğrul masallarıyla, kurtlar vadisi pusuyla, adanalı, maraşlı bilmem hangi zıkkımın kökünün yetiştirdiği silahlı vurdulu kırdılı savaş sahneleriyle yetişiyor. Evlere süs olarak kılıçlar asılır oldu. Bu birilerini rahatsız etmiyor mu? Faruk PİŞİRİCİ- (Öğretmen)